YENİ SAYFA AÇILIYOR MU ?

YENİ SAYFA AÇILIYOR MU ?

İlter TURAN                                                                                 

                                  siyaset penceresi

 

Başbakanımızın Washington’u ziyareti ve Beyaz Saray’da Başkan George Bush ile görüşmesi bir süredir karışık ve düzensiz bir çizgide ilerleyen Türk-Amerikan ilişkilerine bir hareketlilik getirdi. Görüşme teşebbüsünün Türk Başbakanı tarafından yapılmış olması, Türk tarafının ilişikilerin vardığı noktayı memnuniyet verici bulmadığını ve bir açılım arzuladığını gösteriyor. Birleşik Devletlerin Türkiye’nin talebi üzerinde fazla heyecan sergilememesi, yanıt vermekte acele etmemesi, ziyaretin kapsamının resmi düzeyle sınırlı tutulması ise en az ilişkilerde belirli bir sıcaklık eksikliği olduğunu doğruluyor. Türk tarafının ziyaret niyetini kamuoyuna açıklamasının, öyle amaçlanmamış olsa bile, Amerikan tarafını ziyarete evet demeye zorladığını düşünmek mümkün. Hayır demek, sadece Erdoğan hükümetinin uyguladığı politikadan duyulan memnuniyetsizliğe bir cevap oluşturmayacak, aynı zamanda Türkiye’ye ve Türk halkına karşı bir vaziyet alış olarak da yorumlanabilecekti. Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü Erdoğan-Bush görüşmesi gerçekleşti. Hükümet başkanları arasındaki temas bir saat kadar sürdüğü anlaşılan bir görüşme ile sınırlı kaldı. Bunun dışında sosyal programlara yer verilmedi.

 

          Basınımızdaki değerlendirmeler biraz karışık olsa da, birkaç husus üzerinde ortak saptamalar ortaya çıkıyor. Birinci husus, görüşmenin bir iş görüşmesi havasında geçtiğidir. Sosyal program öngörülmemesi, Başbakanımzın eşinin Bayan Bush’la yapmak istediği sosyal temasa olumlu yanıt alamaması, Washington’un olayı “önce iş, sonra dostluk” anlayışıyla değerlendrdiğini gösteriyor. İkinci husus, iki tarafın da işbirliğini devam ettirmeye ve geliştirmeye dönük irade beyanında bulunmuş olmasıdır. Anlaşıldığı kadarıyla, Türkiye Birleşik Devletlerin önerdiği ve bölgede demokratikleşme öngören Genişletilmiş Orta Doğu Projesine daha kapsamlı destek vermeyi önermiştir. Bunun ne anlama geldiğini zaman gösterecektir. Projenin içeriği ve uygulama biçimleri yeterince berrak değildir. Türkiye’den beklenecek katkıların neler olacağı tanımlandıkça, yeniden sorunlarlar karşılaşmak olasıdır. Zaten üzerinde herkesin anlaştığı üçüncü husus, daha işin başında bir kısım sorunlu alanların varlığını göstermektedir. Özellikle Suriye ile ilişkiler konusunda iki ülke birbirinden farklı değerlendirmelere sahiptirler. Türkiye’ye göre Suriye iyi niyetli, ikna edilebilir ve demokratik açılımlar yapmaya hazırlanmakta olan bir


ülkedir. Birleşik Devletlere göre terörü himaye etmekte, Irak’taki direnişin başlıca destekçiliğini yapmaya devam etmektedir. Dördüncü husus, Birleşik Devletler Kuzey Kıbrıs’ı tecrit politikasının sona erdirilmesini istemekle ve bu konuda Avrupalı dostlarımızdan daha ileri adımlar atmış olmakla birlikte çok kapsamlı yeni eylemlere hazır değildir. Son olarak, PKK konusunda Kandil Dağı’na dönük bir askeri harekat mümkün gürlmemekle birlikte, PKKlı unusurların Türkiye’ye sızmasını engelleyici çabalar gösterilecektir.

 

          Amerika ile ilişkilerimizin eski sıcaklığını kaybetmesinde ve tamire ihtiyaç gösterir duruma gelmesinde hükümetimizin önemli rolü vardır. İki ülke arasındaki ilişkilerin iyi olması, bunların her konuda aynı şekilde düşünmesini, birinin diğerinin her istediğine olumlu cevap vermesini gerektirmez. Türkiye ve Amerika’nın her konuda anlaşması ve birlikte hareket etmesini beklememiz için bir sebep de yoktur. Ancak, ülkelerin birbirine karşı inandırıcılıklarını korumaları ve güven duymaları gerekir. Bunun koşulu ise sorunları açık konuşmak, nelerin mümkün olup olmadığını belirlemek, mümkün olmayan şeyleri mümkünmüş gibi göstermemek, yerine getirilemeyecek sözler vermemek, verilen sözlerin arkasında durmak, gündelik eylem ve demeçlerin genel politika çizgisinden sapmamasına itina etmek, karşı tarafın aşırı hassas olduğu konularda onu incitmemeye dikkat etmektir. Maalesef, hükümetimizin inandırıcılığın koşullarına riayet ettiğini söylemek kolay gözükmüyor. Tezkerenin geçeceği konusunda her türlü sinyal verip, aylarca müzakere yapıp sonra reddine seyirci kalmaktan başlayan, Amerika’nın Irak politikasını Arap ülkelerinin bile yapmadığı şekilde eleştirmekle devam eden, Felluce’de Saddamcı direnişi onaylayan, Amerika’nın Orta Doğu’daki stratejik ortağı ülkenin hükümetine terörist sıfatıyla yaklaşan, Amerika’nın Suriye ile ilgili hassasiyetlerini görmezlikten gelen zikzaklı çizginin, olsa olsa “Acaba Türk hükümetinin hakiki maksadı nedir?” sorusuna yol açmasını fazla şaşkınlıkla karşılamamız lazım.

 

         Başbakanımızın Amerika ziyareti ve başta Başkan Bush olmak üzere bu ülkenin ilgilileriyle yaptığı temaslar, iki ülke arasında ilişkilerin eski sıcak düzeyine doğru gitmesine olanak veren yeni ve beyaz bir sayfanın açılması mıdır? Soruyu peşinen evet veya hayır diye yanıtlamamak daha doğru olacak. Bu ziyaret ile her iki taraf da karşılıklı ilişkiye verdikleri değeri ifade etmişler, ilişkilerin daha iyiye doğru gitmesini istediklerini ifade etmişlerdir. Bundan sonrası, tarafların bu amacı eylemleri ile gerçekleştirmelerine bağlıdır. Eğer, hükümetimiz geçmişte sergilediği çelişkili yaklaşımı devam ettirmekten kaçınmayı başarabilirse, iyimser olmamak için neden yoktur. Pekiyi, hükümetimiz çelişkili çizgisini düzeltebilir mi, onu bekleyip göreceğiz.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap