SİZİ ELEŞTİREN DÜŞMAN, SİZİ ÖVEN DOST OLMAYABİLİR!

SİZİ ELEŞTİREN DÜŞMAN, SİZİ ÖVEN DOST OLMAYABİLİR!

İlter TURAN                                                                                 

                                  siyaset penceresi

 

İnsanlar zor durumlarla karşılaşınca birbirinden çok farklı tepkiler verebiliyor. Bazıları sükunetini koruyabiliyor, gerçekçi durum değerlendirmeleri yapabiliyor, zor durumdan nasıl çıkabileceğine dair planlar oluşturabiliyor. Diğerleri ise panikleyip, tutarsız hareketler girişip, enerjilerini tüketebiliyor, sonunda da yenik düşebiliyorlar. Öğrencilik yıllarımda cankurtaranlık dersi almıştım. Bize ilk öğretilen hususlardan biri, suda zor bir durumla karşılaştığımız zaman paniğe kapılmamayı içselleştirmekti. Birçok boğulma olayının nedeni insanların paniğe kapılmasıydı. İnsanlar insiyaki davranışlarına gem vurabilseler, hisleri yerine akıllarını öne geçirmeye çalışsalar, çoğu zaman boğulma önlenebilirdi. Daha sonraki yıllarda etrafıma baktığım zaman, bu kuralın salt suda geçerli olmadığını, hayatın her aşamasında geçerli olduğunu gördüm. Bugünlerde de başbakanımızın nereden kaynaklandığından emin olamadığım bir panik havasında olduğunu, kendisinden beklenmeyen, kendisine yakıştığından da emin olamadığım davranışlara yöneldiğini, herkes gibi, ben de görüyorum. Görünce de aklıma bir soru takılıyor: Acaba diyorum, sayın başbakanımız gençliğinde bir cankurtaranlık kursuna gitseydi, daha sakin olmayı benimseyip, bu ilkeyi şimdi yaptığı işlere de tatbik edebilir miydi?  Tabii, bu sorunun cevabını bilemeyiz ama yine de sayın başbakanımızdan sakin olmasını isteyebiliriz.

 

         Evet, başbakanımızın bu günlerde zorda kalmış insanlar giib davrandığı kesin. Bunun nedenini kestirmek kolay değil. Dışardan baktığınız zaman, iktisat alanında işlerin fena gitmediğini herkes teslim ediyor. Siyaset alanında da şimdilik ciddi denebilecek bir rekabet oluşmuş değil. Bazı muhalefet partilerinin desteği bir iki puan yükselmiş olabilir ama bugün seçimler yapılsa, kimin galip geleceğini kestirmek o kadar da zor görünmüyor. Dış politikada bazı sıkıntılar varsa da, herşey kötü değil. Amerika ile ilişkilerimiz yeniden düzelmeye başladı. Rusya ile ilişkiler örnek denebilecek düzeyde. Komşularımızla ilişkiler genelde fena değil. Avrupa Birliği Kıbrıs konusunda daha çok ödün talep ediyorsa da, bunu şeklen yapmak zorundalar yoksa sadece Kıbrıs için tüm ilişkileri koparacaklarını beklemek doğru olmaz. Baksanıza Fransa’da bile, parlamentoların tarih yazmasının sakıncaları anlaşılmağa başlandı. Bakarsınız akıllı bir karar verirler de, ilişkileri zehirleyen hava biraz olsun düzelir.


 

Pekiyi, işler yolunda gibi görünüyorsa, sorun nedir? Burada bilgi eksikliği kendini gösteriyor. Dışardan bakan kimseler, başbakanı rahatsız eden işlerin neler olduğunu, kendisinin neden zorda bulunan bir insan gibi hareket ettiğini anlamakta güçlük çekiyorlar. Bazı ipuçları var, fakat bunlara bakılarak girişilebilecek tahminlerin fazla spekülatif olması olasıdır. Yine de çare yok, tahminde bulunacağız. Şu sıralarda Başbakanımız ve hükümetimiz ne yapıyor diye bakacak olursak, belki bir takım sonuçlar çıkarabiliriz.  Sizin de dikkatinizi çekmiştir, son günlerde toplumda sürekli gerilim yaratan konular ortaya atılıyor. Bunların çoğu toplumda din ile din dışında kalan alanlar arasındaki dengenin din lehine hızla değiştirilmek istenmesinden kaynaklanıyor. İmam Hatip liseliler için eğitimde kolaylıklar sağlanıyor; toplumdan kaynaklandığından emin olamadığım gerekçelerle yeni camiler yapılmasına girişiliyor; alkollü içki imalatı ve satışı üzerine gidiliyor, belediyeler tabii olmayan kısıtlamalar getirmeğe çalışıyorlar. Başbakanımız da dahil bir kısım yetkililer, yapılanların halkın sağlığını korumayı amaçladığını, bunun da anayasa emri olduğunu ileri sürerek, bu işleri sahiplenmiş gözüküyorlar. Avrupa Birliği’ne eleştiriler yöneltilirken bile, aslında bir Avrupa Konseyi kurumu olan  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin başörtüsü konusundaki kararına atıfta bulunulup, çifte standart uygulandığı ifade ediliyor. Buna karşılık, Van’da bir rektöre uygulanan işlemler eleştiri konusu yapılınca, şiddetli tepkiler veriliyor. Kısacası, yakın zamana kadar izlenen uzlaşma politikasının terkedilerek, bir kutuplaşma politikası izlenmeye başlandığını düşünmek mümkün. Başbakanın yakın çevresine sonradan katılan ve dünyayı daha yakından tanıyan kişilerin eskisi kadar itibar görmediği, başbakanın ilişkilerini eski mensup olduğu teşkilatlardan beri beraber olduğu dar bir çevre ile sınırlamaya başladığı rivayetleri de böyle bir izlenimi kuvvetlendiriyor. Acaba parti içinde dışa yansımayan çok ciddi rahatsızlıklar mı var, bir grup başbakan üzerinde dayanması zor baskılar mı oluşturdu? Kimbilir!

 

Dilerim ki, pek sağlam bilgi temeline dayanmayan bu teşhisler tamamen yanlış olsun. AKP’ni iktidara getiren oylar dar bir çevreden çıkmadı. Daha önce başka partilere oy vermiş olan seçmenler onlarda aradıklarını bulamadıkları için bir defa da bu partiye şans vermeyi düşündüler. Yakın zamana kadar da, iktidar partimiz başarılı bir performans sergiledi, iç barışı korumaya dönük bir politika izledi. Fakat nasıl oldu bilemeyeceğim, başbakanımız birden sertleşti, kutuplaşmayı öngören bir yola girdi. Kendisine destek veren ama sanıyorum haklı eleştiriler yöneltenlere tahammül edemiyor. Sayın başbakan biraz vakit ayırarak bir durum değerlendirmesi yapsa, kendisini eleştirenlerin onun başarılı olmasını istediğini, onu övenlerin de onu istemeseler de başarısızlığa sürüklediklerini belki görecektir. Evet sayın başbakanım, sizi eleştirenler düşmanınız olmayabilir. Yaptıklarınızı her zaman övenlere gelince, ben olsaydım onlara ihtiyatla yaklaşmeyı tercih ederdim ama tabii takdir sizin. 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap