SURİYE DIŞTA DA DERT İÇTE DE DERT

A.İlter TURAN

SİYASET PENCERESİ

 

Başbakanımız Amerika’ya kapsamlı bir gezi yaptı. Birkaç gün geçti. Sayın Erdoğan acaba Başkan Obama ile neler konuştu diye soracak olsanız, akıllarda tek kalan Suriye olacaktır. Ziyaret sırasında bile medyada diğer önemli konular üzerinde yeterince durulmadı; biraz zaman geçince unutulacaklardır. Suriye ile ilgili tartışmaların uzun süreler gündemimizde kalacağından emin olabilirsiniz. 

            Hükümetimizin halihazırdaki Suriye politikasının doğruluğu tartışmalı değerlendirme ve bekleyişler üzerine bina edildiği her gün daha iyi anlaşılıyor. Sanıldığının aksine, Esat rejiminin direnme gücü yüksek çıktı, Nüfusun küçümsenmeyecek bölümünce de destekleniyor. Uluslararası camianın alacağı tavrın da yeterince kestirilemediği görülüyor.  Dostlarımızın hiçbiri silahlı müdahaleye yatkın gözükmüyor. Uluslararası müzakereler yoluyla çözüm arıyorlar. Buna karşılık biz giderek daha sert bir tavra kaydık. Büyüklerimizin Suriye’nin mevcut yönetimine etmediği hakaret kalmadı. Suudi Arabistan gibi ilkel bir ortakla sonuç almağa çalıştık. Oradan gelen silahlar olasılıkla üzerimizden Suriyeli muhaliflere ulaştı. Böylece, Arap-Israil uyuşmazlığında kaybettiğimiz bölgede arabuluculuk konumumuza yenisi eklendi. Sınırlarımızın yolgeçen hanı olmasına göz yumduk, şimdi belli oluyor ki, buralardan sadece dostlar değil, düşmanlar da rahatlıkla geçmişler.

Uzatmayayım. Sorunlarla yüklü bu politikadan vazgeçmemiz gerekiyor. Başbakanımız Cenevre müzakerelerine fırsat vermeyi uygun gördük diyerek değişimin işaretini verdi. Fakat elini kana bulamış olanlar müzakere masasına gelemez türünden beyanlarla hala gerçekleri kabullenmekteki güçlüklerimizi amatörce sergiliyoruz. Bu beyanların sonucu etkileyici olmadığını herkes biliyor. Dolayısıyla üzerinde durmuyor, ciddiye almıyorlar. Bazen çok konuşmamanın değişime daha uygun bir taktik olduğu hatırlasak daha iyi olacak. Şimdilik şanslı olduğumuzu idrak edip, sevinelim çünki sıcak bir çatışmanın eşiğinden döndük; Orta Doğu’da “düzen kurmakta” gücümüzün sınırının ne olduğunu anladık. Ümit edilir ki, bundan böyle dış politikamızda ideolojik bir romantizmin yerine serinkanlı bir gerçekçilik hakim olur.

Suriye sadece dış politika sorunumuz değil; aynı zamanda bir iç politika sorununa da dönüştü. Sayın Başbakanımız ve Sayın ana muhalefet liderimiz o mevkilere ulaşmış kişilerin kullanmasını yadırgadığımız bir üslupla kavga ediyorlar. Siz de izlediniz, kavga Avrupalara taştı. Avrupa parlamentosu ileri gelenleriyle de tartışmaya başladık. Şimdi de iki liderimizin karakolluk olduğu; mahkemelerde hesaplaşmaya çalışacakları kesinleşti. Acaba biz vatandaşlar her iki lideri de ayıplamaktan başka ne yapabiliriz. CHP liderinin farklı bir Suriye politikası savunması onu Esat ajanı, hükümetin politikası da onu Amerika’nın taşeronu yapmaz.  Liderlerimiz isterlerse, politikalarını medeni dil kullanarak savunabilirler, rakiplerinin önerilerini de eleştirebilirler. Sonra, mevcut atışmaların değerlendirmesi için doğru adres yargı değil, seçmendir. Yargıyı bu büyüklükte bir siyasi yük altına sokmamak lazımdır.

Suriye bizler için dışta da dert, içte de dert. Ancak derdi yaratan biziz. Çözümü Suriye politikamızı, üslubumuzu değiştirerek ancak biz gerçekleştirebiliriz. Başkalarını suçlamayalım.

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap