SORUN PARTİ LİDERİNİ SEVMEME SORUNU DEĞİL!

SORUN PARTİ LİDERİNİ SEVMEME SORUNU DEĞİL!

İlterTURAN                                         siyaset penceresi

 

Bir televizyon kanalından davet ettiler. Seçmenin Deniz Baykal’ı neden sevmediğini araştırıyorlarmış. Benden de canlı yayında bu konuda görüş almak istiyorlarmış. Davet edildiğim saatte başka bir programım olduğu için üzüntülerimi bildirdim ama soru gerçekten ilgi çekici. Düşünmeye başladım. Acaba seçmen Deniz Baykal’ı sevmiyor mu? Hemen belirteyim, hayata aynı mesleği icra ederek başladığımız, benzer konular üzerinde çalıştığımız için Sayın Baykal’ı siyasete girmeden önceki dönemdenberi tanıyorum. Kişisel düzeyde, sevecen ve zarif bir insan olduğu kesindir. Ancak, hemen şunu da eklemem gerekiyor ki, kendisini televizyondan tanıyanların zihnindeki imaj, çatık kaşlarla sertçe konuşmalar yapan bir lider. Maalesef, kişisel ilişkilerdeki havasının ekrana yansımadığını itiraf etmek gerekiyor. Ancak yine de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına dönük şikayetlerin Sayın Baykal’ın şahsına dönük olduğunu sanmıyorum.

 

 Bir siyasi partinin lideri seçmen tarafından sıradan bir birey olarak değil, temsil ettiği siyasi hareketin sembolü olarak algılanır. Seçmen, siyasi harekete ilişkin değerlendirmelerini liderin şahsıyla özdeşleştirir. Bir parti genel başkanının sevilmemesi kendisinden çok partisine dönük bir değerlendirmedir.  Bu sözlerden liderin kendisine dönük tutumların oluşmasında kişisel katkısının olmadığını ifade etmek istemiyorum. Şüphesiz bir liderin konuşmalarında kullandığı üslup, uzlaşmacı bir tabiata sahip olup olmadığı, ekip çalışmasına yatkınlığı, yetki dağıtmaktaki becerisi ve buna benzer daha birçok özelliği onun değerlendirilmeside rol oyanayacak, partisinin seçmen katında nasıl algılandığını da etkileyecektir. Belirtmek istediğim nokta, lidere ve partisine dönük değerlendirmelerin birbirinden kolay ayrılamayacağıdır. İsterseniz başka türlü ifade edeyim, kendisi hiç sevilmemekle birlikte partisi çok sevilen bir lider düşünmek kolay gözükmüyor. Belki tersi biraz daha kolay: Kamuyou bir lideri sempatik bulmakla birlikte partisine yakınlık duymayabilir.

 

Galiba, sayın Baykal’dan ziyade CHP neden sevilmiyor sorusunu sormak gerek. Acaba CHP sevilmiyor mu? Her seçimde bir miktar oy aldığına göre hiç sevilmiyor diyemeyiz. Ancak ana muhalefet partimizin uzun yıllardanberi ciddi oy artışı sağlayamadığı bir vakıa. Toplumda ideolojik ayrışma, biraz da bu


partinin gayretleriyle yoğunlaştığı zaman, sınırlı bir oy artışı sağlayabiliyor. Buna karşlılık, bu partinin birgün iktidar partisi olabileceğini kimse inandırıcı bulmuyor. Bunun ötesinde, iktidar partisinden duyulan hoşnutsuzluk, ana muhalefet partisine dönük desteğin yükselmesiyle sonuçlanmıyor.  Demek ki, CHP’ni yeteri sayıda seçmenin “sevmemesi” daha doğrusu tercih etmemesi sorunu ile karşı karşıya bulunuyoruz. Bunun nedenleri üzerinde herhalde seçmenden çok partinin düşünmesi gerekiyor ama maalesef, böyle bir faaliyete yeterince vakit ayrıldığını söylemek imkanı bulunmuyor. Şimdi seçim dönemine girildiğine göre, konuyla ilgilenmek olanaksız. Seçimler CHP’nin arzuladığı ve ulaşmayı beklediği başarılı sonuçları getirmezse, o zaman parti belki bir değerlendirme yapmağa mecbur kalacaktır.

 

         CHP’nin başarılı sonuçlar almakta zorlanmasının altında dünyadaki değişimlere ayak uyduramaması yatıyor. Küreselleşme, bölgesel bütünleşmeler, piyasa ekonomisinin evrensel kabul görmeye başlaması ve benzeri gelişmeler partinin temel felsefesini bu gelişmeler ışığında yeniden yorumlamasını ve değişime uyum sağlamasını gerektiriyor. Her nedense bu çabaya girişilmekten ısrarla kaçınılmakta, bunun yerine diğer partilerle sert bir ideolojik mücadeleye girmek yoluna gidilmektedir. Bu tutumun ortaya çıkardığı bir sonuç daha var. Partinin önem verdiği konular ile seçmenin önem verdiği konular arasında giderek genişleyen bir aralık bulunuyor. Diğer partiler seçmenin öncelik verdiği sorunlara gündemlerinde ve eylemlerinde daha geniş yer verdikleri için seçmen katında daha inandırıcı bulunuyor, daha büyük ilgi uyandırıyorlar.

 

         Sayın Baykal’a yöneltilecek eleştiri, dünyadaki değişimi yeterince okuyamamış ve partisinin ihtiyacı olan dönüşüm gereğini yeterince hissedememiş olmasıdır.  Böyle olunca, değişimin gerçekleşmesi için gereken adımları atmaması şaşırtıcı değildir. Bir parti liderinden beklenen geleceğe dönük düşünmesi, partisini geleceğe hazırlayarak ayakta kalmasını ve iktidar olmasını sağlamasıdır. Bu alanda bir eksiklik olduğunu teslim etmemiz gerekecektir. Tabii, partilerin değişime uyum sağlaması sadece lider ve çevresindeki kadronun düşüncelerini yenilemekten ibaret değil. Çoğu zaman insanlar, arzularsalar dahi, alıştıkları düşünme ve davranma kalıplarının dışına çıkamıyorlar.  Değişime uyum biraz da lider ve çevresinin yenilenmesiyle sağlanıyor. Buna olanak verilmesi gerek ama verilmediği izlenimi toplumda çok yaygın. Partinin çok sayıda küskün üretmesi bunun bir göstergesi olsa gerek.

 

         Sorun bir lideri sevmeme sorunu değil, değişime uyum sağlayamama sorunu. Değişime uyum sağlamakta önderlik yapamayan lider kadroları, her zaman eleştirileceklerdir. Bundan tabii birşey olamaz.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap