DEMOKRASİ VE ETKİNLİĞİ DENGELEMEK GEREKİYOR !

DEMOKRASİ VE ETKİNLİĞİ DENGELEMEK GEREKİYOR !

 

İlter TURAN                                                                                 

                                  siyaset penceresi

 

Parlamentomuzun çalışma düzenini, sizlerin de bildiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü düzenler. İçtüzük kolay yapılmaz, kolay da değiştirilmez. İçtüzük iktidarın ve muhalefetin faaliyetini, birey olarak miletvekilinin parlamenter sürece nasıl katılacağını, yasa yapımında nasıl bir yöntem uygulanacağını ve buna benzer çok sayıda konuyu belirlediği için yapılması ve değiştirilmesi zordur. Bugün yürürlükte olan İçtüzük esas itibariyle 1973 sonrasında, Sabit Osman Avcı’nın Meclis Başkanı olduğu dönemde hazırlanmış ve yürürlüğe girmişti. Daha sonraları beliren ihtiyaçlara göre değişiklikler yapıldı ama esas yapı korundu. Dönem dönem yeni bir İçtüzük yapılması gerektiği düşüncesi dile getirilir fakat bir sonuca varılamaz. Her ne hikmetse, bizim kültürümüzde silbaştancı bir yaklaşım egemendir. Anayasadan başlayarak herşeyin yenisini yapmak isteriz. Halbuki, bu tür belgelerin deneyimler ışığı altında gerekli yerleri değiştirilerek kurumsallaştırılmasının, yerleşiklik kazanmasının daha isabetli olduğunu zannediyorum.

 

İçtüzük konusuna neden girdiğimi sizlere açıklamama gerek yok. Geçtiğimiz hafta, iktidar partimiz, muhalefetle bir uzlaşma sağlamadan İçtüzükte bazı kanunların süratle görüşülüp çıkmasını sağlayacak değişiklikler yaptı. İktidar partimizin neden hızla kanun çıkarmayı arzuladığı biliniyor. Meclis tatile girmek üzereydi. Geçen yıl tatil ertelenmiş ve yoğun bir çalışma temposu izlenmişti. Bu yıl aynı yöntemin izlenmesine milletvekillerini razı etmek zordu. Buna karşılık, hükümetimiz izlediği ve başarılı sonuçlar aldığı hergün biraz daha iyi anlaşılan iktisadi istikrar ve dönüşüm programına IMF desteğinin devamının sağlanması için bazı yasaları tatile girmeden çıkarmak zorundaydı. Muhalefetin direneceğini ilan etmesi nedeniyle yasa yapımı işinin uzun süreceği anlaşılıyordu. Çözüm İçtüzüğü değiştirerek bulundu. Bulunan formülün ayrıntıları ile sizi yormayayım fakat iki özelliğinden bahsedeyim. İlkin, değişiklik bazı yasalara özel statü tanınarak bunların olağan görüşme usulleri dışında ele alınmasına, kısa sürede sonuçlandırılmasına olanak tanıyor. Böylece muhalefet partilerinin görüşlerini ifade etme fırsatından büyük ölçüde mahrum kaldıklarını tahmin edebilirsiniz. İkinci olarak, mevcut değişikliğe pek benzeyen hükümlerin daha önce de İçtüzüğe dahil edildiğini ve bunların Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini hatırlamakta yarar var. Bunun


anlamı açık. İktidar partisi, iptal edilme olasılığı yüksek olan hükümleri bilinçli olarak İçtüzüğe koymuştur. Konunun anayasa yargısına götürülmesi ve sonuçlandırılması için vakte ihtiyaç vardır. Kaldı ki, anayasa yargısı geriye doğru işlememektedir. Dolayısıyla, hükümler iptal edilse bile, iktidsar partisinin şimdiki siyasi ihtiyaçları karşılanmış olacaktır.

 

Demokrasiyi diğer siyasal sistemlerden ayıran başlıca özelliği, muhalefeti vazgeçilmez görmesidir. Bunun tabii sonucu, sayısal üstünlüğüne bakılmaksızın, iktidarın muhalefetin kendisini ifade etme, yapılanları eleştirme ve onlara alternatifler sunma özgürlüklerini anlamsız kılacak ölçüde daraltma hakkına sahip olmamasıdır.  İktidar partimizin tek taraflı olarak İçtüzüğü değiştirmesi ve muhalefeti etkisizleştirerek yasama sürecine hız kazandırması, onaylanması kolay olmayan bir eylemdir. İktidar partimizin, başka herhangi bir nedenle olmasa bile, sadece bir gün kendisinin de muhalefet partisi olacağını ihtimalini düşünerek böyle bir yola tevessül etmemesi gerekirdi. Muhalefet ve iktidarın arasında demokratik sürecin işlerliğini korumak ve geliştirmek için varolmasını beklediğimiz ortak anlayış, bu olayla büyük yara almıştır.

 

İktidar partimizin yasama sürecini hızlandırmak için İçtüzüğü değiştirmekte sergilediği yaklaşımı onaylamayabiliriz ama parlamentonun daha hızlı ve verimli çalışabilmesi gereğini de teslim etmemiz gerekmektedir. 1991-2002 arasınde görev yapan ve birbirine pamuk ipliği ile bağlı olan koalisyon hükümetlerinin ve dağınık muhalefet partilerinin yasa yapımını mefluç kıldıkları, hatırlardadır. 2002 seçimlerinin iktidarı tek bir partiye vermiş olması, bu durumun ortadan kalmasını sağlamıştır. Görülebildiği kadarıyla, seçmenler eski tablonun gitmesinden memnundurlar. Ama bunun yerine, etkinlik ve hız sağlamak için demokrasinin özünü zedeleyecek eylemleri istedikleri ise tartışmalıdır. Demokrasi ve etkinliği birarada sağlayacak yolları aramaya yönelmemiz gerekiyor. Yıl sonunda Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerine giriyoruz. AB Müktesebatı ile uyum sağlamamız için çok sayıda yasanın çıkarılması gerekeceğini söylemek için uzman olmaya gerek yoktur.

 

Ne yapalım? İktidar ve muhalefet partilerimiz, olayı biraz günlük siyasetin dışına çıkarmak için de, akademik ve diğer uzmanları içine alan bir komisyon kurmayı, bu komisyona demokrasinin özünü zedelemeden parlamentonun etkinliğini arttırma önerileri oluşturma görevi vermeyi düşünebilir. Karşımızda bir demokrasi sorunu var. Parlamentonun yeterince etkin çalışmaması da, etkin çalışşın diye muhalefetin kısıtlanması da demokrasimize zarar verebilecek yaklaşımlar. Biz ise demokrasimizi geliştirmeyi ve sağlamlaştırmayı istiyoruz.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap