MUHALEFETİMİZİN FİKRİ YAPISI MÜSAİT DEĞİL!

Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                            SİYASET PENCERESİ

Siyasal hayatımızda çalkantı yaşanıyor.  CHP’nin İzmit Belediye Başkan adayı Sefa Sirmen, mahallelerde kültür merkezleri açacağını, buralarda Kuran kurslarına yer vereceğini bildirdi. Sayın Baykal  tasarıyı destekliyor. Partinin dini konulara mesafeli yaklaşan kesimi ise ne diyeceğini bilemeden  duruma uyum sağlamağa çalışıyor.  Genel Başkan bir süre önce İstanbul örgütünün düzenlediği törende başörtülü, çarşaflı hanımlara rozet takmış, partiye kaydolmalarını memnuniyetle karşıladığını açıklamıştı. CHP’ne oy verenlerin bir bölümü partilerinin laiklikten uzaklaştığından yakınıyor, ülkenin geleceğinden kaygılanıyor. Ancak, gelişmeler karşısındaki yaygın yorum, ulusal seçime dönüşmüş olan yerel seçimlerde, muhalefet partisinin dini konulara sıcak davranarak desteğini arttırmak istediğidir. Desteği artıyor mu? Henüz ölçüm yapılmadı ama herhalde olumlu etkisi var ki, başbaşkanımız ve çevresi CHP’ni samimiyetsizlikle, seçim manevraları yapmakla suçlamağa başladı. Bu durumda insan iktidar seçmeninden muhalefete kayma mı başladı diye düşünmeden edemiyor.

 

                CHP’nin sergilediği tavır değişikliğini seçim koşullarının dışına çıkarak, duygusal olmadan değerlendirmemizde yarar var. “CHP çok tehlikeli bir kapıyı aralıyor” diye başlayacak tahliller, daha baştan işimizi güçleştirebilir. Ülkemizden söz ederken, bizde dinle devlet işlerinin ayrıldığını, laik bir ülke olduğumuzu ileri süreriz. Bu doğru değil. Türkiye’de devlet sadece çoğunluk mezhebine, vatandaştan alınan vergilerle din hizmeti vermektedir. Çoğunluk mezhebi dışındaki İslam yorumlarına karşı çıkılmakta, diğer inançlarla ilgilenilmemekte, bunların tümünden kamu desteği esirgenmektedir. Laiklik iddiasını güdenler, devletin dinlere, mezheplere eşit mesafede olması gerektiğini savunmuyorlar. Dinin “doğru” öğretilmesi gerektiğini vurguluyorlar. “Doğru” yorumun Diyanet tarafından topluma aktarılmasını bekliyorlar. Tabii, sosyo-ekonomik, etnik ve kültürel yapısında bu kadar karmaşık zenginlik barındıran ve demokrasiyle yönetilen bir toplumda dinin tek “doğru” yorumunu topluma benimsetmek olanaksızdır. Tarikatlar, cemaatler, şeyhler aracılığıyla dinin farklı yorumları etrafında topluluklar oluşuyor. Bunlar salt inanç toplulukları olarak değil, sosyo-ekonomik dayanışma şebekeleri olarak bireyin maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap vermeğe çalışıyorlar.  

 

                Devletin çoğunluk dinini tekelci bir yaklaşımla yönetmeye çalışmasının tabii siyasi sonucu, muhtelif akımların devletin dini örgütü üzerinde egemenlik kurmaya çalışmasıdır. Herkes topluma devlet aracılığıyla kendi doğrusunu öğretmeyi arzulamaktadır. Hizmet verilen kitlenin büyüklüğü, buna olanak vermemekte, Diyanet çeşitliliği kabullenmek zorunda kalmakta, ancak bir müftü veya hoca ilkel, saçma, çağdaş değerlerden uzak bir yorum yaptığı zaman soruşturma açmaktadır. Devletin “doğru” din öğretimini üstlendiği bir toplumda, belediyelerin mahallelerde kültür merkezi açarak, burada Diyanet’in düzenlediği Kuran kurslarına yer tahsis etmesi mevcut uygulamanın devamından ibarettir. Fazla önemli de değildir. Hatta kursa giden çocukların daha sağlıklı ortamda kurs görme imkanına kavuşacakları bile söylenebilir.

 

Ana muhalefet partimiz laikliği gerçekten sahiplenmek istiyorsa, devletin din alanındaki faaliyetini inanç sistemlerine eşit mesafeli şekilde düzenlemesinin öncülüğünü yapmalıdır. Maalesef muhalefetimizin fikri yapısı pek buna müsait gözükmüyor.

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap