İYİ VE KÖTÜ SINAV VERENLER

İYİ VE KÖTÜ SINAV VERENLER

İlter TURAN                                                                                 

                                  siyaset penceresi

 

 

Hrant Dink’in hunharca katli ve onu izleyen olaylar sırasında toplum olarak çok yönlü bir sınavdan geçtiğimiz muhakkaktır. Kilometrelere varan, kaç kişiden oluştuğu iyi bilinmese de onbinlerce olduğu konusunda tereddüt bulunmayan kortej, toplumun düşüncesine ve hissiyatına tercüman oldu. Cenazenin arkasından gidenlerin büyük bir bölümünün Hrant Dink’i şahsen tanıdığını ve bir tanıdıklarına son vazifelerini yaptıklarını söylemek zordur. Daha doğru bir değerlendirme, insanlarımızın din, ırk ve düşünce farklılıklarının toplumda bir bölünme, bir çatışma zemini oluşturmasını istemediklerini, toplumsal barış arzuladıkları istikametindedir. Aynı şekilde, insanların “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeniyiz!” yazılı pankartlar taşımalarını, bu kişilerin dini ve etnik kimliklerinden uzaklaşmak istedikleri biçiminde yorumlamak kadar tuhaf bir şey herhalde olamaz. Şüphesiz  anlatılmak istenen, “Bu felaketten kendi başımıza gelmiş gibi üzüntü duyuyoruz, kimseyi kimliği ya da söyledikleri dolayısıyla ayırmayız,” düşüncesidir. Bu kadar çok insanın  törene katılması, Batı karşısında duyulan bir eziklikle de ilgili değildir. Çoğu katılanların dertleri daha mutlu, huzurlu, barış içinde yaşayan, farkılaşmaları tabii karşılayan, sorunlarını demokratik çerçeve içinde ve vurup kırmadan halleden bir ülkede yaşamaktan ibarettir. Bazı yabancıların bundan memnun olması ya da olmaması, eminim ki korteje katılanların çoğunun aklında yoktu bile.

 

         Dış İşleri Bakanlığı’nın Ermenistan ve Ermeni diasporasının liderlerini cenazeye davet etmesi de kanımca bir başka olgunluk belirtisidir. Ermenistan komşumuzdur. Nasıl Bulgaristan ya da Yunanistan Türkleri’nin bir liderinin ölümü durumunda Türkiye’den birçok insan bu olaya ilgi gösterirse, Ermenistan’dan ve dünyadaki Ermeni diasporasından insanların da törene katılmalarını anlayışla karşılamamız gerek. Ayrıca, bazen insani olayın toplumların uzun süren çatışmalarını sona erdirme girişimlerine bir başlangıç teşkil edebileceğini de unutmayalım. Dış İşleri Bakanlığı’nın jesti ince düşünülmüş bir harekettir. İnsanice bir düşünceyi yansıtmaktadır. Sorunların görüşülmesi, tartışılması için bir zemin oluşturursa bu sevindirici olur. Bir sonuç getirmezse, Türk hükümeti insani bir davranış sergilemiş olmakla kalır ki, bunun da fazla eleştirilecek bir yanı yoktur.


 

         Kanaatimce, Batı Avrupa’da bir dizi ülkenin ırkçılığa doğru yuvarlandığı bir ortamda toplumumuz çok büyük bir olgunlukla, ırkçılığı benimsemediğini göstermiştir. Hem de vurmadan, kırmadan, kimseyi hırpalamadan. Toplumun bu olgunluğuna bakıp da, herşey daha güzel olacak diyelim mi dersiniz? Pek aceleci olmamak lazım. Bu üzücü olayda pek de iyi sınav vermeyenler de var. “Hepimiz Ermeniyiz” gibi sözleri yorumlamaktan aciz, “Ama onlar da diplomatlarımızı vurdular,” diyerek, Türk vatandaşları ile yabancı uyruklu teröristleri yanı kefeye koyan bir kısım siyasi parti lideri ve medya mensuplarını bir yana bırakıyorum. Onlar toplumun zaten gerisine düşmüş durumdalar.  Beni daha çok düşündüren meselede siyasi boyut olmadığını, milliyetçi duygularla hareket edildiğini söyleyen, daha tahkikat bitmeden “mesele anlaşılmıştır” diyen, tüm olayı sosyo-ekonomik koşulların bir ürünü olarak yorumlayan kamu görevlileri. Konuyu hafife alan, “olur böyle vakalar” türünden bir tutumla adeta sıradan bir tahkikatle işin bittiğine hükmedeceklerini ilan eden kişilere nasıl güvenelim? Ortada bir sürü soru var. Sosyal koşulların mağduru olduğu düşünülen kişiler örgütlenip silah satın alacak ve silah talimi yapacak paraları nereden buluyorlar? Bu zevatın daha önceki icraatleri bilindiği halde hiç izlenmelerine gerek duyulmamış mıdır? Acaba yargımız ceza yasasını pek mi hoşgörüyle yorumlamakta, yasada verilen takdirleri kullanmayarak, daha sert yasalar olması gerektiğini mi ifade etmek istemektedir? Mahkemelerin düzenini bozarak ırkçılık gösterileri yapan kişilere şimdiye kadar neden bu kadar hoşgörü ile yaklaşılmıştır? Liderlerinin de geçmişte cinayetle suçlandığı siyasi bir siyasi parti ile en azında hissi fikri yakınlığı bulunan bir örgütle ilgili hiç istihbarat alınmamış mıdır?

 

         Hrant Dink’in katli karşısında toplum iyi bir sınav verdi. Basın, siyasi partiler, devlet kurumları ise daha başarılı olmaya ihtiyaç gösteriyorlar. Başarısızlıklar giderilemezse, gelecekte bizi yine sıkıntılar bekleyecektir. Toplumumuz bunu hakketmiyor.

 

Bir Not

 

         Eski gazeteci, siyaset ve devlet adamı, dostum İsmail Cem de, uzun süren rahatsızlığı sonunda aramızdan ayrıldı. Herkesin unutamadığı vasfı nezaketi ve efendiliğidir. Bunun yanında unutulmaması gereken bir vasıfları arasında tevazuu ve sebatkarlığı da bulunuyor. Partisinin genel başkanı tarafından bilmediği ve tanımadığı Kayseri’den aday gösterildi. Belki böylece  milletvekili olmaması istenmişti. Memnun olmasa da belli etmedi. Gitti, yılmadan çalıştı, kazandı. Unutulmayan bir dış işleri bakanı oldu. Allah rahmet eylesin.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap