HERKESLE SANILDIĞI KADAR KAVGALI DEĞİLİZ

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

SİYASET PENCERESİ

Komşularla sıfır sorun dış politikamızda ilke olarak devam ediyor. Türkiye komşularıyla olan sorunlarını zora başvurmadan gidermek istiyor. Ancak uzaktan bakan birisi, çoğu komşusuyla arasında geçimsizlik olan, başbakanının zor kullanmaktan kaçınılmayacağını dile getirdiği bir ülkenin komşularıyla sıfır sorun amaçladığına inanmakta zorlanabilir. Şu anda Suriye ile ilişkiler durma noktasında. Kuzey Irak’ı ihtiyaç duydukça tereddüt etmeden bombalıyoruz. İsrail ile ilişkiler tarihte olmadığı kadar gergin, Kıbrıs Rum yönetimi ile gelişen gerilimli ilişkiler bizi AB, Amerika ve Rusya ile sıkıntıya sokacak bir seyir izleyecekmiş izlenimi veriyor. Başbakanımız BM’in açılış toplantısında Düvel-i Muazzama’ya meydan okudu. Acaba Türkiye’nin bu kadar cephede birden hasmane mücadelelere girmesi isabetli midir?

            Soruya cevaplamadan, Türkiye’nin dış ilişkilerinin diğer boyutlarına göz atalım. Aynı Türkiye, başta ABD, müttefikleriyle iyi ilişkiler yürütüyor.  NATO’nun Amerikan önderliğinde kuracağı füzesavar sistemin bir radarı Türkiye’ye yerleştirilecek. Amerika ise Predatorların Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre kullanılmasına rıza gösterdi. Kuzey Irak’a dönük hava harekatına ciddi itirazda bulunulmuş değil. Türkiye AB’ne üyelik hedefini koruduğunu muhtelif vesilelerle yineliyor. Başmüzakereci Bakanımız Egemen Bağış vize kolaylığıyla ilgili olarak bir hayli mesafe alındığını yeni müjdeledi. “Bahar yaşayan” Arap ülkelerine dönersek, bu ülkelerin kamuoylarında ve yönetim katlarında Türkiye’ye genelde olumlu yaklaşan bir rüzgar estiği görülüyor. Kamuoylarına pek güvenilmese bile, yönetimlerin tavrı duygu değil çıkarlara göre belirlendiğinden , bir çıkar birlikteliği algılandığı anlaşılıyor. Bu gelişmeler hatırlanınca, tüm dış politikamızı çatışma üzerine bina edilmediği daha iyi anlaşılıyor.

            Çatışmacı ilişkilere dönecek olursak, hepsinin aynı nitelikte olmadığına işaret etmemiz gerekiyor. Örneğin Kandil Dağı bombalanıyor,  ülke sınırları dışında ulusal silahlı güç kullanılıyor. Buna karşılık Kıbrıs’ta Ada’nın münhasır iktisadi alanında KKTC ile yapılan bir anlaşma uyarınca Piri Reis’in araştırmaları devam ediyor, civarında Türk savaş gemileri var. Kıbrıs Rum kesiminin adına sondaj yapan şirketin faaliyeti ise engellenmiyor. Doğu Akdeniz’de İsrail’e karşı seyrüsefer güvenliği sağlanacak deniyor, onunla yetiniliyor. Müdahale içeren bir gelişme yok. Bütün bunlardan varacağımız sonuç,  ülkemizin hasmane görünüm veren ilişkilerinin hepsinin aynı derecede ağır sonuçlar verecek nitelikte olmadığıdır. Bir kısmı semboliktir. Birleşmiş Milletler’de beş ülkenin egemenliğinden yakınmanın, büyükleri hafifçe kızdırmak dışında bir maliyeti yoktur. Diğer bir kısmı çatışmaya amaçlamaktan ziyade caydırıcı olmayı veya bazı kamuoylarında olumlu puan almayı öngören girişimlerdir. Kıbrıs’ta petrol arama konusundaki itirazlar, bir çatışmayı tahrik etmeyi değil, AB üyelerine Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün gelecekte ağır sorunlar yaratabileceğini hatırlatmayı amaçlamaktadır. İsrail’e karşı sergilenen sert tavır ise Arab rejimlerinin dış siyaset tercihlerini Filistin lehine zorlamaya ve Arap kamuoylarında popüler olmaya dönüktür.  Ciddi çatışmanın olduğu Kuzey Irak’ta ise, durum zaten anlayışla karşılanır gözükmektedir.

            Herkesle sanıldığı kadar kavgalı değiliz.

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap