YARGIMIZI DEMOKRASİMİZİ KORUMAK İÇİN KORUMALIYIZ

 

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                            SİYASET PENCERESİ

Ülkemizde demokrasinin yerleşmesi kolay olmuyor. 1946-1950 döneminde çok partili hayata geçtikten sonra demokrasimizin işleyişi aralıklarla askeri yönetimler tarafından kesildi. Ne mutlu ki, toplum tarihi açısından uzun olmayan süreler sonunda siyasi rekabete dönüldü. Günümüzde demokratik yaşamımızın askeri müdahalelerle kesilme olasılığı yok denecek düzeye inmiş gözüküyor. Bu nasıl mümkün oldu? Birçok faktörün etkisi var. Yaşanan müdahaleler, bu yöntemin sorunlara çözüm getirmekte sanıldığı kadar başarılı olamadığını, buna karşılık toplumda giderilmesi kolay olmayan  üzüntülere yol açtığını gösterdi. Giderek karmaşıklaşan iktisadi ve toplumsal yapının salt otoriteye dayanarak yönetilmesinin giderek zorlaştığı da görüldü. Olağan siyasetin esnekliğine ihtiyaç olduğu anlaşıldı. Bunlara ülkemizin dış ilişkilerini eklemek gerek. Türkiye’nin dış iktisadi ve siyasi bağlantıları ülkemizde otoriter yönetim kurma girişimlerinin maliyetini kabul edilemeyecek düzeye çıkarmıştır. Bu açıdan bakıldığında, demokrasimizin bir hayli konsolide olduğu, yada yerleşiklik kazandığı söylenebilir. Özetler, Türkiye’nin demokrasi dışında yöntemlerle yönetilme olasılığı giderek uzaklaşıyor.

 

                Demokrasimizin başka zaaf noktaları da yok değil. Nitekim, demokrasinin olmazsa olmaz tamamlayıcısı olan insan hakları alanında bir hayli iyileştirmeye ihtiyacımız olduğunu söylemek için birkaç gün gazete haberlerine bakmak yeterlidir. Devletimizin geçmişten gelen alışkanlıkları vatandaşı devlete tabi gören, maddi -manevi olarak güç kullanımının sınırlanmasını yadırgayan, devletin vatandaşa hesap vermesini kabulde zorlanan bir yapıdadır. Bu yaklaşımın değişmesi zaman alacaktır, ancak farklı anlayışlarla yetişmiş kuşaklar göreve geldikten sonra ivme kazanacaktır. Türkiye’nin Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği bağlantıları hem günümüz uygulamalarını  denetlemekte hem de insan haklarının gözetilmesinin yerleşiklik kazanması için vazgeçilmez olumlu etki yapmaktadır.

 

                Demokrasinin işlerliğinin nihai güvencesi bağımsız, çabuk işleyen, profesyonellik düzeyi yüksek bir yargıdır. Maalesef, demokrasimiz değindiğimiz muhtelif alanlarda ilerleme kaydederken, yargı alanındaki zaafımız artmaktadır. Adaletin yavaş dağıtıldığı, yargı örgütlenmesinin günümüzün toplumsal ihtiyaçlarına uygun olmadığı, yargı süreci öncesi işlemlerinin iyi yürütülmediği hepimizin yakındığı konular. Yargının reform ihtiyacını herkes teslim ediyor.  Hükümetlerimiz bu konuda yavaş ve ihmalkar.  Ancak beni endişeye sevkeden konu başka. Son zamanlarda temel siyasi uyuşmazlıkları yargıya havale ediyor, yargıyı siyasi ihtiyaçlarımıza cevap verecek biçimde kullanmak istiyoruz. Cumhurbaşkanı seçimine hiç gerek yokken anayasal yargıyı da dahil ettik, kurumun yıpranmasına vesile yarattık. Son olarak da, AKP yönetimi, nerede, kimin tarafından hazırlandığı belirlenemeyen bir operasyon belgesi için savcılığa suç duyurusunda bulundu. Halbuki olağan tahkikat süreci başlamış, yargı yoluna girilmişti. İktidar partisinin suç duyurusu yaparak sorunu tırmandırmasına, böylece yargı üzerinde ağırlık oluşturmasına gerek yoktu.

 

                Bana  soracak olursanız, demokrasimizin şu andaki en büyük sorunu askeri müdahale olasılığı değil, yargıya ifa edemeyeceği siyasi işlevler yüklenmeğe gayret edilmesidir. Andıçlardan ziyade bunun üzerinde durmalıyız. Yargısı aksayan demokrasi sağlam değildir. Yargımızı demokrasimizi korumak içim korumalıyız.

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap