PİŞMEK HER ZAMAN İYİ MİDİR?

PİŞMEK HER ZAMAN İYİ MİDİR?

Prof.Dr.A.İlterTURAN                                      

                                                                    siyaset penceresi

 

Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayı yakında toplanacak. Eğer “Kurultaylar partilerin düşünce ve icraatlerini gözden geçirmeleri, başarı ve başarısızlıklarını değerlendirmeleri için bir fırsattır. Böyle toplantılarda genel başkanlık yarışı yapılır, partinin gelecekteki liderlerinin kimler olacağı belli olur,” türünden düşüncelere sahipseniz, bu kurultay pek size göre değil. Ana muhalefet partimiz, hernekadar demokrasimizin bekçiliğini yaptığını iddia etse de, parti içi demokrasi açısından yıllardır sınıfta kalan bir örgüttür. Kurultayları, parti içi muhalefetin kendisini ifade fırsatı yakaladığı toplantılar olmaktan çok uzaktır. Şimdiden Deniz Baykal’ın ezici bir çoğunlukla genel başkan seçileceğini biliyoruz. Kurultayda hamasi nutuklar atılacak, partinin başarılarından, cumhuriyetin bekçisi olmasından, Atatürk’ün mirasını koruduğundan dem vurulacak, seçmen katındaki başarısızlık anılmayacaktır. Muhalifler yuhalanacaktır. Kurultay kavgaları yüce davalardan kaynaklanmaz. Delege seçimlerinden başlayan, bir takım paylaşım meselelerine uzanan, genel başkanın yakınında olmak için itişip kakışmayı içeren mücadelelerdir.

 

         İsterseniz ufak bir araştırma yapalım. İki sorum var. İlkin, sizce ana muhalefet partimiz 1980 sonrasında hangi başarılara imza atmıştır? Cevabınızda seçimlerden, yerel yönetimlerden, ekonomiden, dış politikadan, Türkiye’de demokrasinin gelişmesinden veya aklınıza gelecek diğer alanlardan örnekler verebilirsiniz. Gelelim ikinci sorumuza. Sizce CHP’nde parti içi demokrasi süreçleri iyi işlemekte midir? Cevabınız evet ise, bu başarının nasıl sağlandığını; cevabınız hayır ise, parti içi demokrasinin neden aksadığını yazınız, örnekler veriniz. Yazının girişi, benim bu sorulara ilişkin cevabımı zaten dışa vuruyor. İzninizle açıklayayım. Kanımca CHP 1980 sonrasında ciddi herhangi bir başarıya imza atmamıştır. Parti içi demokrasi ise hiç mi hiç işlememektedir. Tabiatıyla, bu iki olgu ilişkilidir. Kendi içinde demokrasiye işlerlik kazandıramayan bir parti, dünyadaki ve toplumdaki değişmeyi anlamakta, yorumlamakta zorlanır; değişime ayak uyduramaz, başarısızlığa mahkum olur. “Türkiye’nin temel sorunu muhalefet eksikliğidir” hafife alınmayıp üzerinde düşünülmesi gereken bir sözdür.

 

         Sizler de izliyorsunuz  Umut Oran adındaki genç işadamı CHP genel başkanlığına adaylığını açıkladı. Sicili hakkında kimse olumsuz bir değerlendirme yapamıyor. Belli ki, iyi yetişmiş, çalışkan, erken yaşta etkileyici başarılara imza atmış, dernek hayatında önemli görevler üstlenmiş bir insan. Parti tecrübesi pek kapsamlı gözükmüyor. Sayın Baykal, “Umut’u beğenirim. Keşke beraber çalışsak, yanımda pişseydi,” demiş. Şüphesiz partide uzun süre çalışmak, kişiye  bazı beceriler kazandırabilir. Fakat unutmayalım, bir kişi partide ne kadar uzun süre çalışmışsa, partinin düşüncesini, davranış kalıplarını benimseme olasılığı da o oranda artar. Değişime ihtiyacı olan bir partiye belki de “pişmemiş” genel başkan adayları gerekiyor. Oran gibi “ham” bir liderde CHP’ni içine yuvarlandığı ataletten kurtarma şansı yakalanabilirdi. Galiba durum eski tas, eski hamam olarak kalacak. Pişmek her zaman iyi değildir.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap