TOP HÜKÜMETTEDİR

TOP HÜKÜMETTEDİR

İlterTURAN                                      

                                                                    siyaset penceresi

 

 

Hrant Dink ile ilk tanıştığımda yurt dışından yeni dönmüştü. Gazetelerden Fransa’ya gittiğini, Türkiye’de yaşamaya devam etmesi ve Fransız Ermenilerinin sınır tanımaz Türk düşmanlığını benimsememesi, geçmişe esir olunmasına karşı çıkması nedeniyle ağır eleştirilere muhatap olduğunu okumuştum. Takıldım: “Beyefendi, Avrupalarda dolaşıyormuşsunuz!” Kısa zamanda kaynaştık. Sanıyorum, yakınlaşmamızı kendisinin sevecen, açık ve dürüst tavrı, tevazuu ve ülkemize olan yoğun sevgisi belirledi. Radikal gazetesindeki bir yazıda günümüz Türk Ermeni toplumunun sıkıntılarından, varlıklarını sürdürmekte karşılaştıkları zorluklardan yakınıyordu. Şikayet ettiği konular geçmişe ait ve yorumu tartışmalı konular değil, günümüzde yaşanan olaylardı. Kısa süre sonra rastladığımda söylediklerinin beni derinden etkilediğini, vicdan azabına sürüklediğini beceriksizce ifade etmeye çalıştım. Sık sık toplantılarda karşılaşarak sohbetlerle gelişen dostluğumuzu bir cinayete kurban gitmesi bitirdi.

 

         Hafta sonunda Hrank Dink’i anmak için düzenlenen toplantılar, toplumsal bir eleştiriye de zemin oluşturuyor. Bu eleştirinin birbiri ile bağlantılı ama ayrı ayrı ele alınması gereken iki temel unsuru var. İlkin, cumhuriyetin Türk toplumuna üye olmak için hukuken vatandaşlık bağını yeterli görmesi, toplum davranışlarını belirlemiyor. Devlet katlarına ve toplumun çoğu katmanına hakim ideolojik kalıplanmaya göre, etnik ve dini türdeşlik de kurulması arzulanmaktadır. Buna uymayanlar dönüştürülmek gerekir. Dönüştürme imkanı yoksa, dışlanma başlıyor. Problemin derinliğini anlatmak için, bazı yargı kararlarında dini azınlıklardan adeta bir yabancı ülkenin tebaasıymış gibi bahsedilmesi, bir cumhurbaşkanının bile dini azınlık vakıflarının mallarının iadesine ilişkin yasayı uluslararası anlaşmalara atıfta bulunarak veto etmesi yeter olur sanıyorum. Bu tutumun değiştirilmesi kolay değil. Ders kitaplarından başlayan, basına ve elektronik medyaya ulaşan bir çaba gerekiyor. Zaman alır ama kararlılık gösterilirse, ilerlemek mümkündür. Bir ara basın, övünmek hariç, herhangi bir nedenle gayri müslim birisinden söz ederken mutlaka bu niteliğini de zikrederdi. Bunun ayrımcı, hatta bölücü bir yaklaşım olduğu sıkça dile getirilince, uygulama büyük ölçüde terkedildi.


 

 

         İkinci unsurun ne olduğunu belki söylememe dahi gerek yok. Hrant Dink’in öldürülmesi ile ilgili hukuk süreci bir türlü doğru dürüst işlemedi. Olayın üstünün örtülmesi, geçiştirilmesi isteniyormuş gibi, yanlış olduğunu temenni ettiğim, bir yargıya ulaşmak mümkün. Katil yakalandı. Karmakarışık ve ideolojik temelli gözükmekle birlike, özünde kanunsuz bir ilişkiler yumağının içinde olduğu görüldü. Bu yumağın içinde bazı devlet görevlileri de varmış gibi görünüyor. Katil, kolluk kuvveti mensubu eşhas ile kahramanmış edasıyla resimler çektirdi. Polisin ve jandarmanın cinayet planları konusunda uyarıldığını ama herhangi tedbir alınmadığını hep birlikte okuduk. Kasıt veya ciddi bir ihmal var. Belgeler olması lazım, aranıyor ama bulunmuyor, bulunsa yargıya verilmiyor,  kamu görevlileri olayı baştan ciddiye almayıp, küçümser gibiler. İhmalleri incelemekle görevliler bile işlerini tuhaf yöntemlerle yürütüyorlar; Raporlarını ankesörlü telefonlar kullanarak edindiKleri bilgilere istinaden hazırlıyorlar. Polisin bulamadığı fırını gazeteciler kolayca buluyor ve ilh.

 

Devlet ve toplum olarak Hrant Dink’in cinayeti üzerinde önemle durmalıyız. Herkesi türdeşleştirmeyi öneren resmi ideoloji, ulusal bütünlüğümüzü tehdit eder düzeye gelmiştir. İnsanların kimliklerine saygıyı esas almayan yaklaşımların başarısızlığa mahkum olduğunun örnekleri dünyada çok. Bizim bir kısım sıkıntılarımızın altında da bu yaklaşımın yattığı her gün daha iyi anlaşılıyor. Devlet kurumlarının görevlerini yapmaması, bir kısım görevlinin kendinde kanunların vermediği görevler vehmetmesi, yasalar yerine bunlara göre hareket etmesi, suçluları korumak amacıyla işlerini savsaklanması, katillerin himaye edilmesi ise herhalde hukuk devletinin özellikleri arasında değildir. Bu tür yapılanmaların sonunda kendi evlatlarını yediği bilinmektedir.

 

Hrant Dink cinayeti siyasi-idari-toplumsal bir patolojimizle yüzleşmekten kaçamayacağımızı, kaçmamamız gerektiğini bize hatırlatıyor. Vakit kaybetmeyelim.Hrant Dink’i anma töreninde aklımdan bunlar geçti. Değerli dostuun anısına en büyük saygı katiller çetesinin tümüyle bulunup cezalandırılmasıdır diye düşündüm. Top hükümettedir.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap