PARTİ İÇİ DEMOKRASİYİ BİZLERİN ZORLAMASI GEREK!

PARTİ İÇİ DEMOKRASİYİ BİZLERİN ZORLAMASI GEREK!

 

Prof.Dr.A.İlterTURAN                                      

                                                                    siyaset penceresi

Hafta içinde ODTÜ’de katıldığım toplantının akşam yemeğinde masayı paylaştığım yabancı profesörler “Başbakanınız Erdoğan’ın görevinden ayrılması gerekirse, yerine kim göreve gelebilir,” diye birçok siyasi sistemde nisbeten kolay yanıtlanabileceğini sandığım bir soru sordular. Tam ne diyeceğimi bilemediğim, daha doğrusu bildiğimi söylemekten sıkıldığım için lafı dolaştırdıktan sonra, dürüstlüğün düşüncemi söylememi gerektirdiğine hükmettim ve açıkladım: “İktidar partisi başkanı parti örgütüne tamamen hakimdir. Lider adaylarının ortaya çıkmasına izin verilmemiştir. Birisinin parti liderliğine heveslendiği anlaşılırsa, parti içindeki konumunundan uzaklaştırılır. Dolayısıyla kimin yerine geçeceği, ancak kendisinin herhangi nedenle görevden ayrılması sonrası ortaya çıkar.” Sözlerimi yeni bir soru izledi: “Diğer partilerde durum farklı mı?” Cevabımı tahmin edebilirsiniz: “Hayır. Türk siyasi partileri genelde liderlerin kişisel egemenliklerini devretmeye hazır olmadıkları kuruluşlardır. Bir sonraki dönemde kimin lider olabileceğine ilişkin iktidar partisinde görülen belirsizlik aslında tüm siyasi partilerimizi niteler.” Bunun üzerine bir yabancı profesör diğerine döndü ve “Görüyorsunuz dostum, buradaki siyasi partiler Avrupa’daki partilerden çok farklı!”

 

Eminim Batı Avrupa’da lider egemenliği açısından bizim partilerimizi andıran partiler vardır ama demokrasiyle yönetilen ülkelerdeki partilerin çoğunluğu, başarılı ya da başarısız olduklarına bakılmaksızın, liderlerinin görevlerini her zaman korudukları örgütler değillerdir. Liderler eleştirilir, başarı sağlayamazlarsa değiştirilirler. Her halükarda partilerde bir sonraki liderin yer aldığı bir kısa liste önermek pek zor değildir. Bizde ise durum farklı. Bugün Devlet Bahçeli, Deniz Baykal ya da başbakanımız “Ben yarın sabah istifa edip tatile çıkıyorum” deseler, yerlerini kimin alacağı belirsizdir. İnandırıcı bir aday listesi bile oluşturmak mümkün gözükmemektedir. Pekiyi neden böyledir? Parti içi demokrasi yoktur da ondan. Parti içi demokrasinin yokluğu demokrasiye duyduğumuz bağlılığın zayıflığından ileri geliyor. Demokrasiye inancın daha yerleşik olduğu yerlerde ne parti başkanları örgütlerini muhalefete fırsat vermeyecek biçimde baskı almaya çalışırlar, ne de parti üyeleri böyle bir otoriter yönetim anlayışını kabullenir. Yasalar da parti genel merkezinin ve liderin koşulsuz egemenliğine hizmet edecek biçimde düzenlenmemiştir.

 

Parti içi demokrasi yokluğu, siyasi hayatımızı iki büyük zaafa uğratıyor. İlkin, parti içinde sağlıklı bir tartışma ortamı oluşamıyor. Lider kadrosundan farklı düşünenler dışlanıyor, eleniyor. Böylece partide yenileşme, değişime uyum sağlama süreci aksıyor, hatta gerçekleşemiyor. Değişime uyum sağlayamayan örgütlerin ömrü uzun olmuyor. Belki varlıklarını sürdürüyorlar ama etkili olamıyorlar. İkinci olarak, kadrolar yenilenemiyor. Partinin geleceğini devralabilecek kadrolar partinin, hatta siyasetin dışına itiliyor. Hem fikirlerine itibar edilmeyen, hem de dışlanma olasılığı ile karşı karşıya kalan kadrolar bazen de partilerinden kopup yeni bir parti kurmaya yönelerek parçalanmışlığı yoğunlaştırıyorlar.

 

Siyasette düzlüğe çıkma çabalarımızın başarısı parti içi demokrasiyi geliştirecek tedbirleri almaktan geçiyor ama lider otoriteryanizmi ile malul partilerimiz bunun nasıl yaparlar bilemeyeceğim. Biz seçmenlerin zorlaması gerek.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap