SEÇİMLER PEK DE ÖNEMLİ DEĞİL

 

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                            SİYASET PENCERESİ

AB Parlamentosu seçimlerinin sonucu memnuniyetsizlik yarattı. Sarkozy’nin ve Merkel’in partileri nisbi bir başarı sağladılar ama, uzun dönemde seçimlerin nasıl hatırlanacağını öngörmek  gerekirse, akılda Avrupa karşıtları ve aşırı sağın yükselişini kalacaktır. Seçime katılma da en düşük seviyeye inmiştir. Acaba seçimler nasıl yorumlanmalı? Avrupa’nın geleceği nasıl etkilenecek? Acaba AB-Türkiye ilişkileri nasıl etkilenecek?

 

                AB seçimlerini yorumlamak için önce parlamento ve seçimleri bir anlamlandırma çerçevesine oturtmak gerekiyor. AB parlamentosu, üyeleri seçilerek  göreve geldiği için önem atfedilen bir kurumdur.  Ancak, parlamentolara verdiğimiz önem, aslında ulusal parlamentoların önemli kurumlar olmalarından  kaynaklanıyor. AB seçmenleri  AB parlamentosunu, AB kararlarını yakından etkileyen  bir kurum olarak görmüyorlar. Önemli kararların üye ülkelerin hükümet başkanlarını biraraya getiren Konsey’den çıktığını biliyorlar. AB Parlamenterleri ise, parlamentonun fazla yetkileri bulunmaması nedeniyle, kendilerini ulusal parlamentoları gibi sorumlu hissetmiyorlar. İlk bakışta daha özgür olduklarını düşündürten bu durum beraberinde sorumsuz davranma ve ciddiye alınmamayı getiriyor. Avrupalılığı geliştireceği ümidi ile ulusal seçimlerden farklı zamanda yapılan  ve yeterli ilgi uyandırmayan seçimler, AB milletvekillerinin temsil iddalarını zayıflatıyor.

 

                İsterseniz biraz da seçim sosyolojisinden bahsedelim. Seçimlere katılma oranlarının hızla düşmesi veya yükselmesi yayılan tatminsizliğin göstergesidir. Seçimlere katılma oranları düştüğü zaman, genellikle daha keskin siyasi tercihlerin temsilcileri oy kullanırlar. Son seçimlerde katılma oranlarının düşmesi, Avrupa projesinin tıkanmasının ve AB yönetim yapılarının toplumların tatmin edici bir biçimde siyasal süreçlere katılmasını sağlayamamasının sonucu.  Buna ayrıca genişlemenin yarattığı sorunlar  ve yaşanan iktisadi krizin etkilerini de eklemek lazım. AB seçmeninin hissettiği memnuniyetsizlik, çoğu seçmeni sandık başına gitmenin faydasızlığına ikna ederken,  bir kısım seçmenin de aşırılaşmasına ve ortalamadan sapan tercihlere yönelerek oy kullanmasına yol açmaktadır. Özellikle iktisadi koşullarda meydana gelen kötüleşmenin hem yabancı düşmanlığını hem de Avrupa karşıtlığını körüklemesinde herhalde şaşılacak birşey de bulunmamaktadır.

 

                Bu gelişmeler Türkiye-AB ilişkisini nasıl etkiler? Siz de biliyorsunuz, AB ile ilişkiler zaten seçim öncesi tıkanmış durumdaydı. Seçimler bu tıkanıklığını aşılmasını kolaylaştırmaz ama Türkiye bazı taahhütlerini yerine getirdiği takdirde prosedür işleyerek, İsveç ve ardından İspanya’nın başkanlığında bazı fasıllar tamamlanabilir. Bunun ötesinde Türkiye’nin üyeliği zaten kısa dönemde söz konusu değildir. Şu anda geçerli, koşulların ürünü olan bir seçimin ilişkileri fazla etkilemesi beklenmemelidir. Ancak, AB parlamentosunda Türkiye’ye ilişkin olumsuz sözler daha sık işitilecek, ülkemize daha fazla eleştiri okları atılacaktır. Bunları hepsini ciddiye almamız, her söyleneni AB görüşüymüş gibi değerlendirmemiz ve cevap vermemiz gerekmiyor. Biz AB ile mevcut müzakerelerde kendi taahhütlerimizi yerine getirmeye bakalım. Seçim sonuçları geçici bunalım sonucuysa, zaman kaybetmemiş oluruz. Sonuç köklü bir değişmeye işaret ediyorsa, zaten AB bütünleşmesi artık ilerleyemez. Kısacası, seçimler pek de önemli değil.

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap