BİZE PLAN DEĞİL ANAYASA LAZIM

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

SİYASET PENCERESİ

Seçimlerden hemen sonra ülkemizi yeni anayasa heyecanı sarmıştı. Askeri komitelerin hazırladığını, doğal demokratik siyasetin elini kolunu bağladığını, özgürlüklere yer vermediğini söylediğimiz anayasadan kurtulacağız, sivil kesimlerin yaygın katılımıyla yepyeni bir anayasa yapacaktık. Vardığımız nokta, bu hedefle yola çıkan bir toplum için pek cesaret verici değil. Bir kere, ülkemiz daha çok demokrasi istikametinde ilerlemiyor, otoriterleşme temayülü güçlenen bir hükümetle yönetiliyor. Ayrıca, anayasa yapma heyecanı yerini bir bıkkınlığa, hatta “Bunlar anayasa yapamayacaklar,” diye bir kayıtsızlığa terk etmiş bulunuyor.

         Hükümetimiz anayasa konusunda liderlik sergilemiyor. Diyebilirsiniz ki, hükümetin bu konuda liderlik yapması diğer partiler tarafından rahatsız edici bulunabileceğinden görevi parlamentoya bırakmıştır. Ancak, görebildiğim kadarıyla, hükümetin önderlik etmemesi ciddi bir siyasi irade eksikliği yaratıyor, sürecin ilerlemesini zorlaştırıyor. Bununla birlikte, gelin biz parlamentodaki partilerin temsilcilerinden oluşan komisyonun yol kat ettiğini kabul edelim. Ama iş orada bitmiyor, toplumsal katkı sağlanması isteniyor ama bunun nasıl sağlanacağı konusunda sağlıklı ve uygulanabilirliği yüksek bir yöntem geliştirilmiş değil.

         Demokrasimiz toplumsal karar ve yönetim süreçlerine yönetilenlerin katkısını sağlamakta her zaman zorluk çeker. Biz seçim meydanlarında bağırmayı, milletvekilleri ve diğer kamu yetkililerinden işimizi halletmesini istemeyi biliriz. Süreçlere toplumsal katılım nasıl sağlanır pek bilmeyiz. Bunun için yeterli mekanizmalar geliştirmiş değiliz. Başka örnek gereksiz, parlamento komisyonlarında bir yasa tasarısı görüşülürken, o yasanın etkileyeceği grupların temsilcilerinin komisyona davet edilmesi, dinlenmesi, istisnaidir, olağan değildir. Batımızdaki “ileri demokrasilerde” genellikle bu işlevi ifa eden yöntemler mevcuttur. Belediyelerimizde de katılımcı bir gelenek yoktur. En önemli imar değişiklikleri sırasında, bu kararlardan etkilenecek kimselerin düşüncesi nedir merak edilmez. Karar çıktıktan sonra bazen gösteriler olur. Çok ısrarlı direnme olursa, kararların geri alındığı da vakidir ama çoğu zaman iş işten geçmiş olur.

         Meclis Başkanımız, herkesi anayasa yapım sürecine katkıda bulunmaya çağırıyor, çağrısına yeterli cevap verilmediğinden de yakınıyor. Bir an için düşündüm, böyle bir açık davete herkes kendine göre bir cevap verse, bu kadar yazışmayı değerlendirecek, anlaşılabilir bir anayasa önerisine dönüştürebilecek bir mekanizma var mıdır? Pek sanmıyorum. Ya da her hukuk fakültesi bir taslak gönderse, bunlar nasıl değerlendirilecektir? Toplumun katkısını sağlayacak yöntemler geliştirmek, planlar yapmak gerekiyor. Yanılıyor olabilirim ama böyle planlı bir iş yapılıyor izlenimini edinemedim. Durum beni eski günlere götürdü. Hatırlayacağınız gibi, bize 1961 Anayasası ile iktisadi planlama geldi. İlk plancılar, seçilmiş siyasetçilerin tercihlerini dinlemekten çok iktisadi bakımdan rasyonel gözüken devlet önderliğinde bir sanayileşmeyi öngörüyorlardı. Sayın Demirel bu anlayışı yıkmak için “Bize plan değil pilav lazım!” lazım diye bir slogan yarattı. Acaba bu planlı gözükmeyen anayasa katılım süreci “Bize plan değil anayasa lazım” diye mi yürütülüyor?

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap