İNTİHALİ ÜRETEN YAPIYI DEĞİŞTİRMEK GEREKİYOR!

İNTİHALİ ÜRETEN YAPIYI DEĞİŞTİRMEK GEREKİYOR!

İlterTURAN                                      

                                                                siyaset penceresi

 

Başbakanımız bu hafta Amerika gezisini yapıyor. Daha önce Amerikan Dış İşleri sözcüleri Türkiye ile sorunlu günleri geride bırakmak istediklerini ifade ettiler. Sanıyorum gelecek hafta bütün bunları biraraya getiren bir değerlendirme yapmak için uygun olacaktır. Bu hafta ise, daha önce de belirttiğim gibi, üniversitelerimizde ortaya çıkan intihal olayları üzerinde durmak istiyorum. Hatırlayacağınız üzere, ODTÜ’de bir profesörün kuşkuya düşmesi sonucunda yaptığı bir tarama, yaygın bir intihal olayını ortaya çıkardı. Bilahare bu olaya ismi karışanlar hakkında tahkikat açılacağı açıklandı. Adı geçenlerden bazıları kendilerinin herhangi yanlış bir iş yapmadıklarını açıkladılar. Mutad veçhile, olayın bir komplodan ibaret olduğunu, mesleki kıskançlıkların rol oynadığını iddia edenler oldu. Bu konuya döneceğimi ifade ettiğim yazımda ben de üniversitelerimizin bu konu üzerinde titizlikle durmayacakları tahmininde bulundum.

 

Bilimsel yayınlar alanında intihal (bir başkasının yazdıklarını kaynak göstermeden kişinin kendisinin yazdığı gibi göstermesi), bir kuruluşun akçalı işlerinden sorumlu kişinin zimmetine para geçirmesi ile eşdeğer bir suçtur. Büyük bir itimat ihlalidir, görevi kötüye kullanma biçimidir. Mutlaka yaptırımla karşılanmalıdır. Ancak, önce sorulması gereken bir soru var: Ağır bir meslek suçu olmasına rağmen insanlar neden bu yola tevessül edebiliyorlar? Kolay cevap kültürle ilgili olanı. Kimine göre, bazı kültürlerde intihal suç olarak algılanmamaktadır. Bu savı hemen yabana atmamak gerek. Öğrencisinin kopya çekmeyi tabii sayıp, ahlaki bir sorumluluk duymadığı, sadece yakalanmamanın esas olduğu; üreticisinin taklit malları orijinalinin onda bir fiyatına çekinmeden sattığı; herhangi bir müzik eserinin veya filmin izinsiz kopyalarının piyasada kolayca bulunduğu; çok satan kitapların bile izinsiz kopyalarının üretilerek piyasaya sürüldüğü ortamlarda, bilimsel eserlerde de intihalin ortaya çıkması yadırganmayabilir. Bununla birlikte, akademik camialarımızda intihalin suç olduğu, yapılmaması gerektiği bilinmektedir. Dolayısıyla, olayın oldukça sık tezahür etmesinde, kültürel faktörlerin ötesinde de nedenler bulunduğunu düşünmek ve bunu irdelemek gerekecektir.


 

 Olayın tahlilinde hatırlanması gereken ilk husus, üniversite öğretim üyelerinden bilimsel yayın faaliyetinde bulunmalarının beklendiğidir. Görevlendirme ve terfilerde performansın ölçümünde araştırma sonucu yapılan yayınlar başlıca kıstaslardan birini oluşturmaktadır. Gerek YÖK ve Üniversitelerarası Kurul, gerek üniversitelerin kendileri terfiler için asgari yayın kıstasları getirmişlerdir. Yabancı ülkelerde yapılan yayınlara, bunların yapılması nisbeten zor olduğundan, daha yüksek puan verilmektedir. İlk bakışta bu sistem çok makul gözükmekte, bir yandan bilimsel araştırma ve yayınları teşvik ederken, diğer yandan da çalışkan kişileri ödüllendirmektedir. Yine de, biraz daha ayrıntılı düşünmemiz gerekiyor. Acaba kendilerinden araştırma ve yayın beklediğimiz kişiler bu işi yapabilecek şekilde yetiştirilmişler midir, donanımları elverişli midir, kendilerine yeterince araştırma fırsatı ve desteği sağlanmakta mıdır? Sanıyorum bu soruların yanıtları intihal olayının sıkça ortaya çıkması ile bağlantılıdır.

 

İlk olarak belirtilecek husus, üniversitelerimizde dünyanın herhangi bir üniversitesinde çalışabilecek, araştırma yapabilecek elemanlarımız ve yetişmeleri itibariyle araştırma yapma-sonuçlarını yazma becerisini edinememiş kadrolar birarada çalışmaktadırlar.  Bunda şaşılacak birşey de yoktur. Ülkemiz üniversitelerinin büyük bir bölümü son yıllarda kurulmuştur. En kısa sürede yaygın yüksek öğrenim talebine cevap vermek baskısı altında kaldıklarından dolayı öğretim üyesi yetiştirme işine gereken zamanı ayıramamışlardır. Bir an önce şu veya bu dersi verecek kişinin bulunması gerekmiştir. Akademik mesleğe giren insanlar, diğer mesleklere yönelenler gibi, mesleklerinde ilerlemek istemektedirler. Ancak terfi için getirilen kıstasları, yetişmeleri, donanımları itibariyle hepsinin karşılaması zordur. Yayın yapma baskısını duyan ama bunu yapacak olanağa sahip olmayan insanlar, “Birşeyler yapmam lazım,” çabası içinde, çoğu zaman yanlış bir iş yaptıklarının dahi bilincinde olmadan, intihal ya da benzeri eylemlere yönelmektedirler. Birçok kurumda öğretim elemanlarına araştırma fırsatı ve desteği de verilmemektedir. Öğretim kadrolarının ders yükü, başka herhangi bir faaliyete zaman ayrramayacakları kadar fazladır. Kütüphaneler yetersizdir. Yurtdışında yayınlanan önemli bilimsel dergilerin ve kitapların raflarda ya da elektronik olarak el altında bulunması istisnaidir. Araştırma yapılması için ihtiyaç duyulacak fonlar azdır, kullanımları yerine getirilmesi zor kurallara bağlıdır. Donanımı sınırlı, araştırma fırsatı  esirgenmiş insanlardan yayın bekleyerek onlara haksızlık etmiyor muyuz acaba?

 

         İntihal sorunun ortaya çıkmasına, koyduğumuz kurallarla ve tüm üniversiteleri aynı kalıba sokmaya çalışmakla biz de katkıda bulunuyoruz. İnsanları onaylanması kolay olmayan davranışlara zorluyor, intihal olayının tabii görülmesinin yolunu açıyoruz. Sorunun aşılması salt yaptırımlarla yetinmeyip intihali üreten yapıyı değiştirmekten geçiyor.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap