HERKESİ İDARE ETMENİN SINIRINA GELİNİYOR

 

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                                                    SİYASET PENCERESİ

Orta Doğu’da kitlesel değişim talepleri başlayınca, Türkiye bu isteklere kulak verilmesi gerektiğini, çıkış yolunun demokrasi olduğunu açıkladı.  Tunus’a, Mısır’a halkın sesine kulak vermeleri, demokrasiye yönelmeleri telkininde bulundu. Bazı ciddi aksamalara rağmen, Türkiye’nin bölgede tek işleyen demokrasi olduğu hatırlanırsa, bu tutumun Türkiye’ye yakıştığı söylenebilir. Değişime ısrarla direnen Orta Doğu ülkelerinin koşullara uymalarını  istememiz makuldur; böylelikle Türkiye’nin bölgedeki konumu güçlenir.

 

            Ancak, olayların Libya’ya sıçramasıyla bir sorun ortaya çıktı. Libya’nın durumu üç yönden farklı. İlkin, Libya önemli bir petrol üreticisidir. Dolayısıyla, dünyanın başlıca petrol tüketicileri, Libya’daki gelişmelere yakın ilgi gösteriyor. Dünyada petrol ve hammaddelere talebin artması, bunların üretildiği alanları denetlemek arzularını güçlendirmektedir. Çin’in rekabeti mücadeleyi daha da şiddetlendirmektedir. Bu ortamda Batı’nın Libya’nın kendi saflarında kalmasını sağlamaya çalışması tabiidir. 

 

İkinci olarak, Türkiye’nin Libya ile ihmal edilmesi olanaksız iktisadi bağları bulunmaktadır. Halk hareketleri başladığında, sayıları kesin olmamakla birlikte 15-25 bin Türk işçisinin Libya’da çalıştığı, buradaki iktisadi çıkarlarımızın 15-30 milyar dolar arasında olduğu ortaya çıktı. Libya’dan ülkemize getirilen vatandaşlarımızdan bazıları bir an önce olayların bitmesini, geri döneceklerini, buna muhtaç oldularını ifade ettiler.

 

 Üçüncü olarak, Libya’da karmaşık bir sosyal ve siyasi bir yapı olduğu görülüyor. Mısır ve Tunus’un siyasal kurumları  daha yerleşikti; köklü aşiret bölünmeleri, bölge  farklılaşmaları yoktu. Libya’da temel siyasi aktörler aşiretlerdir. Yakından bakınca ülkeyi birarada tutan gücün rejimin zorbalığı olduğu daha iyi anlaşılıyor. Değişimin önderliğini üstlenecek, değişim sırasında istikrarı koruyacak kurumsal yapılar ise yok. Kaddafi halkına karşı, gerekirse paralı askerler de bularak, silah kullanmaktan kaçınmayan gaddar bir lider. Tanıyanlar, uzlaşmacı olmadığını, sonuna kadar savaşacağını belirtiyorlar.

 

Tunus ve Mısır deneyimlerinden sonra Libya’daki gelişmelerin de kısa sürede rejim değişikliğiyle sonuçlanacağını düşünenler yanıldılar. Kaddafi direndi, sonra saldırıya geçti. En sonunda, Batı dünyası dolaylı yollardan Libya’da etkili olamayacağını gördü. Uzun uğraşlardan sonra Kaddafi ülkenin tümünü yeniden elime geçirmeden,  BM Güvenlik Konseyi’nde Libya’nın hava sahasının uçuşlara kapatılması üzerinde zayıf bir mutabakat sağlandı. .

 

Türkiye Libya’da askeri müdahaleye karşı bir  tutum izliyor. Bu tutumuyla sadece Batılı müttefiklerinden ayrılmış olmuyor, Arab dünyasında Libya’daki değişimi destekleyen dostlarından, Bingazi çevresinde kümelenen Kaddafi karşıtlarından da  uzak düşüyor. Aslında diğer ülkelerdeki gelişmeler de Türkiye’nin herkese eşit mesafede olmayı öngören yaklaşımını sürdürmesini zorlaştıracaktır. Bahreyn’e asker sokan Suudi Arabistan, bu eylemi destekleyen Körfez ülkeleri ve  İran’a eşit mesafede durmak imkansızlaşabilir. Irak, Lübnan ve Gazze’de İran’ın girişimleri de Türkiye’yi giderek sıkıntıya sokacak yönde ilerliyor.

Herkesi memnun edeyim derken, kimseyi memnun etmemek, herkesi kızdırmak ve yalnızlığa sürüklenmek uzak bir olasılık değil. Kanımca herkesi idare etmenin sınırına gelmiş bulunuyoruz. Bilmem katılır mısınız?

 

 

 

 

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap