ERKEN TARTIŞMA BOŞ TARTIŞMA OLMASIN

ERKEN TARTIŞMA BOŞ TARTIŞMA OLMASIN

 

İlter TURAN                                                                                 

                                  siyaset penceresi

 

Ülkemizin siyaset alanında sergilediği bir özelliği var ki, başka toplumlarda benzeri kolay bulunmayabilir. Bizler kamuoyunda uğraşmamamız gereken sorunlarla ilgilenip, uğraşmamız gereken sorunlara ilgisini esirgeyen bir toplumuz. Hepimiz böyle davranınca, halli gereken önemli meselelerde hükümetin önü açılmış oluyor; fazla tartışmaya fırsat vermeden yasaları parlamentodan geçirtebiliyor. Muhalefetin ülkenin karşılaştığı somut sorunlarla ilgili fazla imal-i fikir eylemediği, her konuyu ideolojik, daha doğrusu dogmatizm gözlükleriyle ele aldığı bir ülkede, sorunların ciddi tartışma yapılmadan “çözüme” bağlanmasını zaten pek yadırgamamak gerekiyor.

 

         Bu sözlerinden tartışma gündemini oluşturan sorunların hiç önemi yoktur diye bir sonuç çıkarılmasını istemem. Sadece çoğu zaman gündemde öncelikli olmayan sorunları tartıştığımızı ifade etmek istedim. Dilerseniz, bu hafta biz de önemli fakat gündemde öncelikli olmayan bir konuyu ele alalım. Biliyorsunuz, muhalefetimiz bir erken seçim tartışması yaratma peşinde. Son zamanlarda biraz kafa karışıklığı sergileyen iktidarımızın bu tartışmanın içine çekilmesinin seçimin erkene alınması için bir vesile teşkil edeceği ümit ediliyor. Bir süredir tartışmalar cumhurbaşkanı seçimi üzerine odaklandı. Başbakanımızın Çankaya’ya çıkma olasılığı hukuk, siyaset ve eşinin giyimi açılarından değerlendirildi. Herkes kendi görüşünü korudu, tartışma küllenmeye başladı.

 

Şimdi de hükümet atağa geçti. Başbakanımız, kimse yüzde on barajının kaldırılmasını beklemesin dedi. En güçlüsünün oylarının bile yüzde on civarında gezindiği muhalefet partilerimiz için bu pek parlak bir önerme değil. Eminim ki, Avrupa Birliği’nin dahi yüzde onluk barajı demokratik hayatın işlerliği açısından sorunlu bulduğu bir ortamda, seçimden önce baraj yüzdesinde bir değişikliğin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorlar, seçimlerin bugünkü durumlarına göre daha iyi bir gelecek vaad edeceğini hesaplıyorlardı. Şimdilik, bu rüyalara set çekmek zorundalar. Aslında biraz gerçekçi olsalardı, barajın düşürülmesinin pek de muhtemel olmadığını kestirirlerdi. Hatırlayınız, barajın ihdasından başlayarak hemen her seçim dönemi öncesinde gerek iktidar gerek muhalefet partileri barajın yüksekliğinden yakınmışlar ancak hiçbir zaman barajı yüzde onun altına düşürmeye yanaşmamışlardır. Başlarına böyle bir felaketin geleceğini aklına hiç getirmeyen partilerin bile barajın altında kaldığı ülkemizde,  


yüzde on rakamının aşağıya çekilmemesini aymazlık olarak görebilirsiniz. Ama unutmayınız, umudun sınırı yoktur. Herhalde, her parti diğerlerinin baraja takılacağını, kendisinin aldığı oy yüzdesine nazaran daha yüksek oranda sandalye kazanacağını hesaplamış, yanıldığını ancak sonradan görmüştür.

 

Başbakanımız ulusal seçim barajını değiştirmeyi düşünmemekle birlikte, temsilde adaleti sağlamak için başka bir yöntem arayışı içinde olduğu izlenimini veriyor. Yüz milletvekilinin ülke genelinde ve barajsız bir nisbi temsil esasına göre seçilmesini öneriyor. Bilmem hatırladınız mı, Tansu Çiller döneminde aynı öneri uygulanmak istenmiş, Yüce Mahkeme bu değişikliği anayasamıza aykırı bulmuştu. Yanlış hatırlamıyorsam, yargı bu milletvekillerinin Türkiye milletvekili olarak tanımlanmasına itiraz ediyordu. Oysa, bilindiği gibi, milletvekillerimiz seçildikleri bölgenin veya partinin değil, tüm milletin vekilidirler. Bu sakıncanın giderilmesi zor olmasa gerektir. Böylece, az oy alan partiler dahi parlamentoya temsilci sokabileceklerdir. Buna karşılık, 450 milletvekili için barajlı sistem devam edeceğinden, istikrarlı hükümetleri teşvik ettiği düşünülen (ama her zaman işlemediği tecrübe ile sabit olan)  mevcut sistem de yürürlükte kalmağa devam edecektir. Bu tür karma sistemler bazı ülkelerde mevcuttur. Dolayısıyla, zaten şimdiye kadar gürülmemiş ya da duyulmamış bir öneriyle karşı karşıya değiliz.

 

Ülke çapında adayların yarışacağı 100 “genel” temsilcilik için adayların partilerin genel merkezi tarafından seçilmesi pek yadırgatıcı olmaz. Buna karşılık, yasa değiştirilirken, seçim bölgelerinden gelecek milletvekili adaylarının önseçimle gelmesi üzerinde, istisnai durumlar hariç, ısrar edilmesi, diğer yandan da seçim bölgelerinin büyüklüğüne bir üst sınır getirilerek bunların daraltılması (çok dar olanların da birleştirilmesi)  temsilde adaleti, yönetimde istikrarı zedelemeden parti içi demokrasisini de güçlendirebilecek önlemlerdir. Sayın Başbakan ciddi ise, sözünü ettiği değişiklikleri hayata geçirmek için şimdiden tartışılmalarını teşvik etmelidir.

 

Görüyorsunuz, bir tartışma açılmayagörsün, kulunuz dahil, herkesin söyleceği birşeyler bulunuyor. Biz tartışmaya devam ederken, hükümetimizin 3 Ekim’de AB ile müzakerelere başlaması için çıkarması gereken yeni yasalar var, herhalde onlara öncelik verecek. Diğer yandan yaza girdik, parlamento tatile çıkacaktır. Galiba biz hükümet açısından öncelik taşımayan bir konuyla uğraşıyoruz ama ne yapalım? Erken tartışmayı başbakanımız davet etti, biz sadece icabet ettik. Dileyelim ki, erken tartışma boş tartışma olmasın!

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap