ERMENİSTAN’A AÇILIRKEN, İSRAİL’E KAPANMAYA AKLIM ERMİYOR!

 

 

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                            SİYASET PENCERESİ

Geçen hafta dramatik bir olay yaşadık. Türk ve Ermeni dış işleri bakanları iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi yolunu açmasını bekledikleri protokoller imzaladılar. Sovyetlerin dağılması sonucu bağımsızlığını kazanan Ermenistan’la ilişkilerimiz ikircikli olmuştur. Ermenistan komşumuzdur.  Türkiye ile iyi ilişkileri olmasından büyük çıkar sağlayacak bir ülkedir. Tarihteki Türk-Ermeni mücadelelerinin ürünü olan Türk düşmanlığını benimsemiş nüfus kesimlerini  barındırmakla birlikte, Ermenistan’da Türkiye ile yakınlaşma, bağları güçlendirme,  işbirliğini geliştirme temayülleri yaygın taraftar toplamaktadır. Buna karşılık, dünyaya yayılmış Ermeni diasporası genelde Türkiye’ye nefretle yaklaşmakta, yaşadıkları ülkelerin Ermenilere soykırım uygulandığını benimseyen yasalar çıkartmalarını istemektedir. Diasporanın örgütlü bölümünü birarada tutan Türk düşmanlığıdır. Ermenistan’ın Azerbaycan’ın beşte birinden fazla toprağını işgal etmesi , buna cevaben Türkiye’nin Ermeni sınırını kapatması, diasporayı fazlasıyla memnun etmiş, Ermenistan’ı diasporaya bağımlı hale  getirmiştir. Türkiye-Ermenistan ilişkileriyse tıkanmıştır.

 

                Eğer Rusya Gürcistan’a askeri müdahalede bulunmasa, dünya da iktisadi bunalıma sürüklenmeseydi, belki Ermenistan’la ilişkilerde değişiklik zemini ortaya çıkmayacaktı. Rus müdahalesi, Türkiye’nin Kafkaslar üzerinden Orta Asya’ya açılma, Kafkaslar ve Orta Asya’nın  enerji koridoru olma tasavvurlarının güvenlik zaafıyla malul olduğunu göstermiştir.  Ermenistan ise, dünyaya Gürcistan üzerinden bağlanmanın ve ikmalini bu yoldan yapmanın güvenden uzak olduğunu görmüştür. İktisadi bunalım, Ermenistan’a diaspora parasının akışını yavaşlatmış, başkalarından gelecek ianelerle ayakta durmanın güçlüklerini sergilemiştir.  Böylece ilişkileri yeniden canlandırma zemini oluşurken, Rusya’nın olumlu tutumu, ilerlemeyi kolaylaştırmıştır. Yine de, varılan uzlaşmanın olumlu gelişmelere başlangıç teşkil edip etmeyeceği belli değildir. İşlerin ilerlemesi, protokollerde yer almamakla birlikte Ermenistan’ın Azerbaycan’ı işgalini sona erdirmesiyle bağlantılıdır.

 

                Tam Ermenistan’la ilişkiler düzeliyor derken, birdenbire İsrail ile ilişkilerde bir krize sürüklenmiş bulunuyoruz. Türk-İsrail ilişkileri, arada sırada sorunlar yaşansa da, genellikle iyi seyretmiştir. Bölgenin Batı’ya en yakın  ve demokrasiyle yönetilen iki ülkesi Türkiye ve Israil’dir. İki ülke arasında zaman içinde sağlam bir çıkar  birlikteliği oluşturmuştur.  AKP hükümetinin dış politikasının Arap ülkelerine karşı yüksek duyarlılık sergilemesi bu ilişkileri fazla etkilememiştir. Hatta, ilişkilerin kısa bir süre öncesine kadarki sıkılığı, ülkemizi İsrail-Suriye arasında barışın kurulması için aracılık yapma heyecanına bile itmiştir. Hükümetimiz bir anlaşmanın çok yakın olduğunu, sürecin İsrail’in Gazze’de beklenmedik anda ve sertlikteki müdahalesinin sonucu bittiğini söylemektedir. Gerçekten de, Gazze’de ölçüsüz güç kullanımıyula nitelenen müdahale sonrasında Türkiye-İsrail ilişkilerinde tırmanan bir gerilim ortaya çıkmıştır.  Davos’ta yaşanan sıkıntı gerilimi perçinlemiş, Konya’daki tabikata İsrail uçaklarının katılmamasının istenmesi, olayı kriz düzeyine tırmandırmıştır. İsrail’in Gazze’de orantısız güç kullanmını, Mescid’I Aksa’da Müslümanlara çıkardığı zorlukları, Batı Şeria’da yayılmayı sürdürmesini onaylamak mümkün değildir. Ancak, İsrail’I ikna yolu, herhalde ona cephe  almaktan, güvensizliğini depreştirmekten  geçmemektedir. 

 

                Ermenistan’a açılım yaparken, israil’e kapanmaya başlamaya benim aklım pek ermiyor. Sizin eriyor mu?

 

 

Geçen hafta dramatik bir olay yaşadık. Türk ve Ermeni dış işleri bakanları iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi yolunu açmasını bekledikleri protokoller imzaladılar. Sovyetlerin dağılması sonucu bağımsızlığını kazanan Ermenistan’la ilişkilerimiz ikircikli olmuştur. Ermenistan komşumuzdur.  Türkiye ile iyi ilişkileri olmasından büyük çıkar sağlayacak bir ülkedir. Tarihteki Türk-Ermeni mücadelelerinin ürünü olan Türk düşmanlığını benimsemiş nüfus kesimlerini  barındırmakla birlikte, Ermenistan’da Türkiye ile yakınlaşma, bağları güçlendirme,  işbirliğini geliştirme temayülleri yaygın taraftar toplamaktadır. Buna karşılık, dünyaya yayılmış Ermeni diasporası genelde Türkiye’ye nefretle yaklaşmakta, yaşadıkları ülkelerin Ermenilere soykırım uygulandığını benimseyen yasalar çıkartmalarını istemektedir. Diasporanın örgütlü bölümünü birarada tutan Türk düşmanlığıdır. Ermenistan’ın Azerbaycan’ın beşte birinden fazla toprağını işgal etmesi , buna cevaben Türkiye’nin Ermeni sınırını kapatması, diasporayı fazlasıyla memnun etmiş, Ermenistan’ı diasporaya bağımlı hale  getirmiştir. Türkiye-Ermenistan ilişkileriyse tıkanmıştır.

 

                Eğer Rusya Gürcistan’a askeri müdahalede bulunmasa, dünya da iktisadi bunalıma sürüklenmeseydi, belki Ermenistan’la ilişkilerde değişiklik zemini ortaya çıkmayacaktı. Rus müdahalesi, Türkiye’nin Kafkaslar üzerinden Orta Asya’ya açılma, Kafkaslar ve Orta Asya’nın  enerji koridoru olma tasavvurlarının güvenlik zaafıyla malul olduğunu göstermiştir.  Ermenistan ise, dünyaya Gürcistan üzerinden bağlanmanın ve ikmalini bu yoldan yapmanın güvenden uzak olduğunu görmüştür. İktisadi bunalım, Ermenistan’a diaspora parasının akışını yavaşlatmış, başkalarından gelecek ianelerle ayakta durmanın güçlüklerini sergilemiştir.  Böylece ilişkileri yeniden canlandırma zemini oluşurken, Rusya’nın olumlu tutumu, ilerlemeyi kolaylaştırmıştır. Yine de, varılan uzlaşmanın olumlu gelişmelere başlangıç teşkil edip etmeyeceği belli değildir. İşlerin ilerlemesi, protokollerde yer almamakla birlikte Ermenistan’ın Azerbaycan’ı işgalini sona erdirmesiyle bağlantılıdır.

 

                Tam Ermenistan’la ilişkiler düzeliyor derken, birdenbire İsrail ile ilişkilerde bir krize sürüklenmiş bulunuyoruz. Türk-İsrail ilişkileri, arada sırada sorunlar yaşansa da, genellikle iyi seyretmiştir. Bölgenin Batı’ya en yakın  ve demokrasiyle yönetilen iki ülkesi Türkiye ve Israil’dir. İki ülke arasında zaman içinde sağlam bir çıkar  birlikteliği oluşturmuştur.  AKP hükümetinin dış politikasının Arap ülkelerine karşı yüksek duyarlılık sergilemesi bu ilişkileri fazla etkilememiştir. Hatta, ilişkilerin kısa bir süre öncesine kadarki sıkılığı, ülkemizi İsrail-Suriye arasında barışın kurulması için aracılık yapma heyecanına bile itmiştir. Hükümetimiz bir anlaşmanın çok yakın olduğunu, sürecin İsrail’in Gazze’de beklenmedik anda ve sertlikteki müdahalesinin sonucu bittiğini söylemektedir. Gerçekten de, Gazze’de ölçüsüz güç kullanımıyula nitelenen müdahale sonrasında Türkiye-İsrail ilişkilerinde tırmanan bir gerilim ortaya çıkmıştır.  Davos’ta yaşanan sıkıntı gerilimi perçinlemiş, Konya’daki tabikata İsrail uçaklarının katılmamasının istenmesi, olayı kriz düzeyine tırmandırmıştır. İsrail’in Gazze’de orantısız güç kullanmını, Mescid’I Aksa’da Müslümanlara çıkardığı zorlukları, Batı Şeria’da yayılmayı sürdürmesini onaylamak mümkün değildir. Ancak, İsrail’I ikna yolu, herhalde ona cephe  almaktan, güvensizliğini depreştirmekten  geçmemektedir. 

 

                Ermenistan’a açılım yaparken, israil’e kapanmaya başlamaya benim aklım pek ermiyor. Sizin eriyor mu?

 

 

Geçen hafta dramatik bir olay yaşadık. Türk ve Ermeni dış işleri bakanları iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi yolunu açmasını bekledikleri protokoller imzaladılar. Sovyetlerin dağılması sonucu bağımsızlığını kazanan Ermenistan’la ilişkilerimiz ikircikli olmuştur. Ermenistan komşumuzdur.  Türkiye ile iyi ilişkileri olmasından büyük çıkar sağlayacak bir ülkedir. Tarihteki Türk-Ermeni mücadelelerinin ürünü olan Türk düşmanlığını benimsemiş nüfus kesimlerini  barındırmakla birlikte, Ermenistan’da Türkiye ile yakınlaşma, bağları güçlendirme,  işbirliğini geliştirme temayülleri yaygın taraftar toplamaktadır. Buna karşılık, dünyaya yayılmış Ermeni diasporası genelde Türkiye’ye nefretle yaklaşmakta, yaşadıkları ülkelerin Ermenilere soykırım uygulandığını benimseyen yasalar çıkartmalarını istemektedir. Diasporanın örgütlü bölümünü birarada tutan Türk düşmanlığıdır. Ermenistan’ın Azerbaycan’ın beşte birinden fazla toprağını işgal etmesi , buna cevaben Türkiye’nin Ermeni sınırını kapatması, diasporayı fazlasıyla memnun etmiş, Ermenistan’ı diasporaya bağımlı hale  getirmiştir. Türkiye-Ermenistan ilişkileriyse tıkanmıştır.

 

                Eğer Rusya Gürcistan’a askeri müdahalede bulunmasa, dünya da iktisadi bunalıma sürüklenmeseydi, belki Ermenistan’la ilişkilerde değişiklik zemini ortaya çıkmayacaktı. Rus müdahalesi, Türkiye’nin Kafkaslar üzerinden Orta Asya’ya açılma, Kafkaslar ve Orta Asya’nın  enerji koridoru olma tasavvurlarının güvenlik zaafıyla malul olduğunu göstermiştir.  Ermenistan ise, dünyaya Gürcistan üzerinden bağlanmanın ve ikmalini bu yoldan yapmanın güvenden uzak olduğunu görmüştür. İktisadi bunalım, Ermenistan’a diaspora parasının akışını yavaşlatmış, başkalarından gelecek ianelerle ayakta durmanın güçlüklerini sergilemiştir.  Böylece ilişkileri yeniden canlandırma zemini oluşurken, Rusya’nın olumlu tutumu, ilerlemeyi kolaylaştırmıştır. Yine de, varılan uzlaşmanın olumlu gelişmelere başlangıç teşkil edip etmeyeceği belli değildir. İşlerin ilerlemesi, protokollerde yer almamakla birlikte Ermenistan’ın Azerbaycan’ı işgalini sona erdirmesiyle bağlantılıdır.

 

                Tam Ermenistan’la ilişkiler düzeliyor derken, birdenbire İsrail ile ilişkilerde bir krize sürüklenmiş bulunuyoruz. Türk-İsrail ilişkileri, arada sırada sorunlar yaşansa da, genellikle iyi seyretmiştir. Bölgenin Batı’ya en yakın  ve demokrasiyle yönetilen iki ülkesi Türkiye ve Israil’dir. İki ülke arasında zaman içinde sağlam bir çıkar  birlikteliği oluşturmuştur.  AKP hükümetinin dış politikasının Arap ülkelerine karşı yüksek duyarlılık sergilemesi bu ilişkileri fazla etkilememiştir. Hatta, ilişkilerin kısa bir süre öncesine kadarki sıkılığı, ülkemizi İsrail-Suriye arasında barışın kurulması için aracılık yapma heyecanına bile itmiştir. Hükümetimiz bir anlaşmanın çok yakın olduğunu, sürecin İsrail’in Gazze’de beklenmedik anda ve sertlikteki müdahalesinin sonucu bittiğini söylemektedir. Gerçekten de, Gazze’de ölçüsüz güç kullanımıyula nitelenen müdahale sonrasında Türkiye-İsrail ilişkilerinde tırmanan bir gerilim ortaya çıkmıştır.  Davos’ta yaşanan sıkıntı gerilimi perçinlemiş, Konya’daki tabikata İsrail uçaklarının katılmamasının istenmesi, olayı kriz düzeyine tırmandırmıştır. İsrail’in Gazze’de orantısız güç kullanmını, Mescid’I Aksa’da Müslümanlara çıkardığı zorlukları, Batı Şeria’da yayılmayı sürdürmesini onaylamak mümkün değildir. Ancak, İsrail’I ikna yolu, herhalde ona cephe  almaktan, güvensizliğini depreştirmekten  geçmemektedir. 

 

                Ermenistan’a açılım yaparken, israil’e kapanmaya başlamaya benim aklım pek ermiyor. Sizin eriyor mu?

 

 

Geçen hafta dramatik bir olay yaşadık. Türk ve Ermeni dış işleri bakanları iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi yolunu açmasını bekledikleri protokoller imzaladılar. Sovyetlerin dağılması sonucu bağımsızlığını kazanan Ermenistan’la ilişkilerimiz ikircikli olmuştur. Ermenistan komşumuzdur.  Türkiye ile iyi ilişkileri olmasından büyük çıkar sağlayacak bir ülkedir. Tarihteki Türk-Ermeni mücadelelerinin ürünü olan Türk düşmanlığını benimsemiş nüfus kesimlerini  barındırmakla birlikte, Ermenistan’da Türkiye ile yakınlaşma, bağları güçlendirme,  işbirliğini geliştirme temayülleri yaygın taraftar toplamaktadır. Buna karşılık, dünyaya yayılmış Ermeni diasporası genelde Türkiye’ye nefretle yaklaşmakta, yaşadıkları ülkelerin Ermenilere soykırım uygulandığını benimseyen yasalar çıkartmalarını istemektedir. Diasporanın örgütlü bölümünü birarada tutan Türk düşmanlığıdır. Ermenistan’ın Azerbaycan’ın beşte birinden fazla toprağını işgal etmesi , buna cevaben Türkiye’nin Ermeni sınırını kapatması, diasporayı fazlasıyla memnun etmiş, Ermenistan’ı diasporaya bağımlı hale  getirmiştir. Türkiye-Ermenistan ilişkileriyse tıkanmıştır.

 

                Eğer Rusya Gürcistan’a askeri müdahalede bulunmasa, dünya da iktisadi bunalıma sürüklenmeseydi, belki Ermenistan’la ilişkilerde değişiklik zemini ortaya çıkmayacaktı. Rus müdahalesi, Türkiye’nin Kafkaslar üzerinden Orta Asya’ya açılma, Kafkaslar ve Orta Asya’nın  enerji koridoru olma tasavvurlarının güvenlik zaafıyla malul olduğunu göstermiştir.  Ermenistan ise, dünyaya Gürcistan üzerinden bağlanmanın ve ikmalini bu yoldan yapmanın güvenden uzak olduğunu görmüştür. İktisadi bunalım, Ermenistan’a diaspora parasının akışını yavaşlatmış, başkalarından gelecek ianelerle ayakta durmanın güçlüklerini sergilemiştir.  Böylece ilişkileri yeniden canlandırma zemini oluşurken, Rusya’nın olumlu tutumu, ilerlemeyi kolaylaştırmıştır. Yine de, varılan uzlaşmanın olumlu gelişmelere başlangıç teşkil edip etmeyeceği belli değildir. İşlerin ilerlemesi, protokollerde yer almamakla birlikte Ermenistan’ın Azerbaycan’ı işgalini sona erdirmesiyle bağlantılıdır.

 

                Tam Ermenistan’la ilişkiler düzeliyor derken, birdenbire İsrail ile ilişkilerde bir krize sürüklenmiş bulunuyoruz. Türk-İsrail ilişkileri, arada sırada sorunlar yaşansa da, genellikle iyi seyretmiştir. Bölgenin Batı’ya en yakın  ve demokrasiyle yönetilen iki ülkesi Türkiye ve Israil’dir. İki ülke arasında zaman içinde sağlam bir çıkar  birlikteliği oluşturmuştur.  AKP hükümetinin dış politikasının Arap ülkelerine karşı yüksek duyarlılık sergilemesi bu ilişkileri fazla etkilememiştir. Hatta, ilişkilerin kısa bir süre öncesine kadarki sıkılığı, ülkemizi İsrail-Suriye arasında barışın kurulması için aracılık yapma heyecanına bile itmiştir. Hükümetimiz bir anlaşmanın çok yakın olduğunu, sürecin İsrail’in Gazze’de beklenmedik anda ve sertlikteki müdahalesinin sonucu bittiğini söylemektedir. Gerçekten de, Gazze’de ölçüsüz güç kullanımıyula nitelenen müdahale sonrasında Türkiye-İsrail ilişkilerinde tırmanan bir gerilim ortaya çıkmıştır.  Davos’ta yaşanan sıkıntı gerilimi perçinlemiş, Konya’daki tabikata İsrail uçaklarının katılmamasının istenmesi, olayı kriz düzeyine tırmandırmıştır. İsrail’in Gazze’de orantısız güç kullanmını, Mescid’I Aksa’da Müslümanlara çıkardığı zorlukları, Batı Şeria’da yayılmayı sürdürmesini onaylamak mümkün değildir. Ancak, İsrail’I ikna yolu, herhalde ona cephe  almaktan, güvensizliğini depreştirmekten  geçmemektedir. 

 

                Ermenistan’a açılım yaparken, israil’e kapanmaya başlamaya benim aklım pek ermiyor. Sizin eriyor mu?

 

 

Geçen hafta dramatik bir olay yaşadık. Türk ve Ermeni dış işleri bakanları iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi yolunu açmasını bekledikleri protokoller imzaladılar. Sovyetlerin dağılması sonucu bağımsızlığını kazanan Ermenistan’la ilişkilerimiz ikircikli olmuştur. Ermenistan komşumuzdur.  Türkiye ile iyi ilişkileri olmasından büyük çıkar sağlayacak bir ülkedir. Tarihteki Türk-Ermeni mücadelelerinin ürünü olan Türk düşmanlığını benimsemiş nüfus kesimlerini  barındırmakla birlikte, Ermenistan’da Türkiye ile yakınlaşma, bağları güçlendirme,  işbirliğini geliştirme temayülleri yaygın taraftar toplamaktadır. Buna karşılık, dünyaya yayılmış Ermeni diasporası genelde Türkiye’ye nefretle yaklaşmakta, yaşadıkları ülkelerin Ermenilere soykırım uygulandığını benimseyen yasalar çıkartmalarını istemektedir. Diasporanın örgütlü bölümünü birarada tutan Türk düşmanlığıdır. Ermenistan’ın Azerbaycan’ın beşte birinden fazla toprağını işgal etmesi , buna cevaben Türkiye’nin Ermeni sınırını kapatması, diasporayı fazlasıyla memnun etmiş, Ermenistan’ı diasporaya bağımlı hale  getirmiştir. Türkiye-Ermenistan ilişkileriyse tıkanmıştır.

 

                Eğer Rusya Gürcistan’a askeri müdahalede bulunmasa, dünya da iktisadi bunalıma sürüklenmeseydi, belki Ermenistan’la ilişkilerde değişiklik zemini ortaya çıkmayacaktı. Rus müdahalesi, Türkiye’nin Kafkaslar üzerinden Orta Asya’ya açılma, Kafkaslar ve Orta Asya’nın  enerji koridoru olma tasavvurlarının güvenlik zaafıyla malul olduğunu göstermiştir.  Ermenistan ise, dünyaya Gürcistan üzerinden bağlanmanın ve ikmalini bu yoldan yapmanın güvenden uzak olduğunu görmüştür. İktisadi bunalım, Ermenistan’a diaspora parasının akışını yavaşlatmış, başkalarından gelecek ianelerle ayakta durmanın güçlüklerini sergilemiştir.  Böylece ilişkileri yeniden canlandırma zemini oluşurken, Rusya’nın olumlu tutumu, ilerlemeyi kolaylaştırmıştır. Yine de, varılan uzlaşmanın olumlu gelişmelere başlangıç teşkil edip etmeyeceği belli değildir. İşlerin ilerlemesi, protokollerde yer almamakla birlikte Ermenistan’ın Azerbaycan’ı işgalini sona erdirmesiyle bağlantılıdır.

 

                Tam Ermenistan’la ilişkiler düzeliyor derken, birdenbire İsrail ile ilişkilerde bir krize sürüklenmiş bulunuyoruz. Türk-İsrail ilişkileri, arada sırada sorunlar yaşansa da, genellikle iyi seyretmiştir. Bölgenin Batı’ya en yakın  ve demokrasiyle yönetilen iki ülkesi Türkiye ve Israil’dir. İki ülke arasında zaman içinde sağlam bir çıkar  birlikteliği oluşturmuştur.  AKP hükümetinin dış politikasının Arap ülkelerine karşı yüksek duyarlılık sergilemesi bu ilişkileri fazla etkilememiştir. Hatta, ilişkilerin kısa bir süre öncesine kadarki sıkılığı, ülkemizi İsrail-Suriye arasında barışın kurulması için aracılık yapma heyecanına bile itmiştir. Hükümetimiz bir anlaşmanın çok yakın olduğunu, sürecin İsrail’in Gazze’de beklenmedik anda ve sertlikteki müdahalesinin sonucu bittiğini söylemektedir. Gerçekten de, Gazze’de ölçüsüz güç kullanımıyula nitelenen müdahale sonrasında Türkiye-İsrail ilişkilerinde tırmanan bir gerilim ortaya çıkmıştır.  Davos’ta yaşanan sıkıntı gerilimi perçinlemiş, Konya’daki tabikata İsrail uçaklarının katılmamasının istenmesi, olayı kriz düzeyine tırmandırmıştır. İsrail’in Gazze’de orantısız güç kullanmını, Mescid’I Aksa’da Müslümanlara çıkardığı zorlukları, Batı Şeria’da yayılmayı sürdürmesini onaylamak mümkün değildir. Ancak, İsrail’I ikna yolu, herhalde ona cephe  almaktan, güvensizliğini depreştirmekten  geçmemektedir. 

 

                Ermenistan’a açılım yaparken, israil’e kapanmaya başlamaya benim aklım pek ermiyor. Sizin eriyor mu?

 

 

Geçen hafta dramatik bir olay yaşadık. Türk ve Ermeni dış işleri bakanları iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi yolunu açmasını bekledikleri protokoller imzaladılar. Sovyetlerin dağılması sonucu bağımsızlığını kazanan Ermenistan’la ilişkilerimiz ikircikli olmuştur. Ermenistan komşumuzdur.  Türkiye ile iyi ilişkileri olmasından büyük çıkar sağlayacak bir ülkedir. Tarihteki Türk-Ermeni mücadelelerinin ürünü olan Türk düşmanlığını benimsemiş nüfus kesimlerini  barındırmakla birlikte, Ermenistan’da Türkiye ile yakınlaşma, bağları güçlendirme,  işbirliğini geliştirme temayülleri yaygın taraftar toplamaktadır. Buna karşılık, dünyaya yayılmış Ermeni diasporası genelde Türkiye’ye nefretle yaklaşmakta, yaşadıkları ülkelerin Ermenilere soykırım uygulandığını benimseyen yasalar çıkartmalarını istemektedir. Diasporanın örgütlü bölümünü birarada tutan Türk düşmanlığıdır. Ermenistan’ın Azerbaycan’ın beşte birinden fazla toprağını işgal etmesi , buna cevaben Türkiye’nin Ermeni sınırını kapatması, diasporayı fazlasıyla memnun etmiş, Ermenistan’ı diasporaya bağımlı hale  getirmiştir. Türkiye-Ermenistan ilişkileriyse tıkanmıştır.

 

                Eğer Rusya Gürcistan’a askeri müdahalede bulunmasa, dünya da iktisadi bunalıma sürüklenmeseydi, belki Ermenistan’la ilişkilerde değişiklik zemini ortaya çıkmayacaktı. Rus müdahalesi, Türkiye’nin Kafkaslar üzerinden Orta Asya’ya açılma, Kafkaslar ve Orta Asya’nın  enerji koridoru olma tasavvurlarının güvenlik zaafıyla malul olduğunu göstermiştir.  Ermenistan ise, dünyaya Gürcistan üzerinden bağlanmanın ve ikmalini bu yoldan yapmanın güvenden uzak olduğunu görmüştür. İktisadi bunalım, Ermenistan’a diaspora parasının akışını yavaşlatmış, başkalarından gelecek ianelerle ayakta durmanın güçlüklerini sergilemiştir.  Böylece ilişkileri yeniden canlandırma zemini oluşurken, Rusya’nın olumlu tutumu, ilerlemeyi kolaylaştırmıştır. Yine de, varılan uzlaşmanın olumlu gelişmelere başlangıç teşkil edip etmeyeceği belli değildir. İşlerin ilerlemesi, protokollerde yer almamakla birlikte Ermenistan’ın Azerbaycan’ı işgalini sona erdirmesiyle bağlantılıdır.

 

                Tam Ermenistan’la ilişkiler düzeliyor derken, birdenbire İsrail ile ilişkilerde bir krize sürüklenmiş bulunuyoruz. Türk-İsrail ilişkileri, arada sırada sorunlar yaşansa da, genellikle iyi seyretmiştir. Bölgenin Batı’ya en yakın  ve demokrasiyle yönetilen iki ülkesi Türkiye ve Israil’dir. İki ülke arasında zaman içinde sağlam bir çıkar  birlikteliği oluşturmuştur.  AKP hükümetinin dış politikasının Arap ülkelerine karşı yüksek duyarlılık sergilemesi bu ilişkileri fazla etkilememiştir. Hatta, ilişkilerin kısa bir süre öncesine kadarki sıkılığı, ülkemizi İsrail-Suriye arasında barışın kurulması için aracılık yapma heyecanına bile itmiştir. Hükümetimiz bir anlaşmanın çok yakın olduğunu, sürecin İsrail’in Gazze’de beklenmedik anda ve sertlikteki müdahalesinin sonucu bittiğini söylemektedir. Gerçekten de, Gazze’de ölçüsüz güç kullanımıyula nitelenen müdahale sonrasında Türkiye-İsrail ilişkilerinde tırmanan bir gerilim ortaya çıkmıştır.  Davos’ta yaşanan sıkıntı gerilimi perçinlemiş, Konya’daki tabikata İsrail uçaklarının katılmamasının istenmesi, olayı kriz düzeyine tırmandırmıştır. İsrail’in Gazze’de orantısız güç kullanmını, Mescid’I Aksa’da Müslümanlara çıkardığı zorlukları, Batı Şeria’da yayılmayı sürdürmesini onaylamak mümkün değildir. Ancak, İsrail’I ikna yolu, herhalde ona cephe  almaktan, güvensizliğini depreştirmekten  geçmemektedir. 

 

                Ermenistan’a açılım yaparken, israil’e kapanmaya başlamaya benim aklım pek ermiyor. Sizin eriyor mu?

 

 

Geçen hafta dramatik bir olay yaşadık. Türk ve Ermeni dış işleri bakanları iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi yolunu açmasını bekledikleri protokoller imzaladılar. Sovyetlerin dağılması sonucu bağımsızlığını kazanan Ermenistan’la ilişkilerimiz ikircikli olmuştur. Ermenistan komşumuzdur.  Türkiye ile iyi ilişkileri olmasından büyük çıkar sağlayacak bir ülkedir. Tarihteki Türk-Ermeni mücadelelerinin ürünü olan Türk düşmanlığını benimsemiş nüfus kesimlerini  barındırmakla birlikte, Ermenistan’da Türkiye ile yakınlaşma, bağları güçlendirme,  işbirliğini geliştirme temayülleri yaygın taraftar toplamaktadır. Buna karşılık, dünyaya yayılmış Ermeni diasporası genelde Türkiye’ye nefretle yaklaşmakta, yaşadıkları ülkelerin Ermenilere soykırım uygulandığını benimseyen yasalar çıkartmalarını istemektedir. Diasporanın örgütlü bölümünü birarada tutan Türk düşmanlığıdır. Ermenistan’ın Azerbaycan’ın beşte birinden fazla toprağını işgal etmesi , buna cevaben Türkiye’nin Ermeni sınırını kapatması, diasporayı fazlasıyla memnun etmiş, Ermenistan’ı diasporaya bağımlı hale  getirmiştir. Türkiye-Ermenistan ilişkileriyse tıkanmıştır.

 

                Eğer Rusya Gürcistan’a askeri müdahalede bulunmasa, dünya da iktisadi bunalıma sürüklenmeseydi, belki Ermenistan’la ilişkilerde değişiklik zemini ortaya çıkmayacaktı. Rus müdahalesi, Türkiye’nin Kafkaslar üzerinden Orta Asya’ya açılma, Kafkaslar ve Orta Asya’nın  enerji koridoru olma tasavvurlarının güvenlik zaafıyla malul olduğunu göstermiştir.  Ermenistan ise, dünyaya Gürcistan üzerinden bağlanmanın ve ikmalini bu yoldan yapmanın güvenden uzak olduğunu görmüştür. İktisadi bunalım, Ermenistan’a diaspora parasının akışını yavaşlatmış, başkalarından gelecek ianelerle ayakta durmanın güçlüklerini sergilemiştir.  Böylece ilişkileri yeniden canlandırma zemini oluşurken, Rusya’nın olumlu tutumu, ilerlemeyi kolaylaştırmıştır. Yine de, varılan uzlaşmanın olumlu gelişmelere başlangıç teşkil edip etmeyeceği belli değildir. İşlerin ilerlemesi, protokollerde yer almamakla birlikte Ermenistan’ın Azerbaycan’ı işgalini sona erdirmesiyle bağlantılıdır.

 

                Tam Ermenistan’la ilişkiler düzeliyor derken, birdenbire İsrail ile ilişkilerde bir krize sürüklenmiş bulunuyoruz. Türk-İsrail ilişkileri, arada sırada sorunlar yaşansa da, genellikle iyi seyretmiştir. Bölgenin Batı’ya en yakın  ve demokrasiyle yönetilen iki ülkesi Türkiye ve Israil’dir. İki ülke arasında zaman içinde sağlam bir çıkar  birlikteliği oluşturmuştur.  AKP hükümetinin dış politikasının Arap ülkelerine karşı yüksek duyarlılık sergilemesi bu ilişkileri fazla etkilememiştir. Hatta, ilişkilerin kısa bir süre öncesine kadarki sıkılığı, ülkemizi İsrail-Suriye arasında barışın kurulması için aracılık yapma heyecanına bile itmiştir. Hükümetimiz bir anlaşmanın çok yakın olduğunu, sürecin İsrail’in Gazze’de beklenmedik anda ve sertlikteki müdahalesinin sonucu bittiğini söylemektedir. Gerçekten de, Gazze’de ölçüsüz güç kullanımıyula nitelenen müdahale sonrasında Türkiye-İsrail ilişkilerinde tırmanan bir gerilim ortaya çıkmıştır.  Davos’ta yaşanan sıkıntı gerilimi perçinlemiş, Konya’daki tabikata İsrail uçaklarının katılmamasının istenmesi, olayı kriz düzeyine tırmandırmıştır. İsrail’in Gazze’de orantısız güç kullanmını, Mescid’I Aksa’da Müslümanlara çıkardığı zorlukları, Batı Şeria’da yayılmayı sürdürmesini onaylamak mümkün değildir. Ancak, İsrail’I ikna yolu, herhalde ona cephe  almaktan, güvensizliğini depreştirmekten  geçmemektedir. 

 

                Ermenistan’a açılım yaparken, israil’e kapanmaya başlamaya benim aklım pek ermiyor. Sizin eriyor mu?

 

 

Geçen hafta dramatik bir olay yaşadık. Türk ve Ermeni dış işleri bakanları iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi yolunu açmasını bekledikleri protokoller imzaladılar. Sovyetlerin dağılması sonucu bağımsızlığını kazanan Ermenistan’la ilişkilerimiz ikircikli olmuştur. Ermenistan komşumuzdur.  Türkiye ile iyi ilişkileri olmasından büyük çıkar sağlayacak bir ülkedir. Tarihteki Türk-Ermeni mücadelelerinin ürünü olan Türk düşmanlığını benimsemiş nüfus kesimlerini  barındırmakla birlikte, Ermenistan’da Türkiye ile yakınlaşma, bağları güçlendirme,  işbirliğini geliştirme temayülleri yaygın taraftar toplamaktadır. Buna karşılık, dünyaya yayılmış Ermeni diasporası genelde Türkiye’ye nefretle yaklaşmakta, yaşadıkları ülkelerin Ermenilere soykırım uygulandığını benimseyen yasalar çıkartmalarını istemektedir. Diasporanın örgütlü bölümünü birarada tutan Türk düşmanlığıdır. Ermenistan’ın Azerbaycan’ın beşte birinden fazla toprağını işgal etmesi , buna cevaben Türkiye’nin Ermeni sınırını kapatması, diasporayı fazlasıyla memnun etmiş, Ermenistan’ı diasporaya bağımlı hale  getirmiştir. Türkiye-Ermenistan ilişkileriyse tıkanmıştır.

 

                Eğer Rusya Gürcistan’a askeri müdahalede bulunmasa, dünya da iktisadi bunalıma sürüklenmeseydi, belki Ermenistan’la ilişkilerde değişiklik zemini ortaya çıkmayacaktı. Rus müdahalesi, Türkiye’nin Kafkaslar üzerinden Orta Asya’ya açılma, Kafkaslar ve Orta Asya’nın  enerji koridoru olma tasavvurlarının güvenlik zaafıyla malul olduğunu göstermiştir.  Ermenistan ise, dünyaya Gürcistan üzerinden bağlanmanın ve ikmalini bu yoldan yapmanın güvenden uzak olduğunu görmüştür. İktisadi bunalım, Ermenistan’a diaspora parasının akışını yavaşlatmış, başkalarından gelecek ianelerle ayakta durmanın güçlüklerini sergilemiştir.  Böylece ilişkileri yeniden canlandırma zemini oluşurken, Rusya’nın olumlu tutumu, ilerlemeyi kolaylaştırmıştır. Yine de, varılan uzlaşmanın olumlu gelişmelere başlangıç teşkil edip etmeyeceği belli değildir. İşlerin ilerlemesi, protokollerde yer almamakla birlikte Ermenistan’ın Azerbaycan’ı işgalini sona erdirmesiyle bağlantılıdır.

 

                Tam Ermenistan’la ilişkiler düzeliyor derken, birdenbire İsrail ile ilişkilerde bir krize sürüklenmiş bulunuyoruz. Türk-İsrail ilişkileri, arada sırada sorunlar yaşansa da, genellikle iyi seyretmiştir. Bölgenin Batı’ya en yakın  ve demokrasiyle yönetilen iki ülkesi Türkiye ve Israil’dir. İki ülke arasında zaman içinde sağlam bir çıkar  birlikteliği oluşturmuştur.  AKP hükümetinin dış politikasının Arap ülkelerine karşı yüksek duyarlılık sergilemesi bu ilişkileri fazla etkilememiştir. Hatta, ilişkilerin kısa bir süre öncesine kadarki sıkılığı, ülkemizi İsrail-Suriye arasında barışın kurulması için aracılık yapma heyecanına bile itmiştir. Hükümetimiz bir anlaşmanın çok yakın olduğunu, sürecin İsrail’in Gazze’de beklenmedik anda ve sertlikteki müdahalesinin sonucu bittiğini söylemektedir. Gerçekten de, Gazze’de ölçüsüz güç kullanımıyula nitelenen müdahale sonrasında Türkiye-İsrail ilişkilerinde tırmanan bir gerilim ortaya çıkmıştır.  Davos’ta yaşanan sıkıntı gerilimi perçinlemiş, Konya’daki tabikata İsrail uçaklarının katılmamasının istenmesi, olayı kriz düzeyine tırmandırmıştır. İsrail’in Gazze’de orantısız güç kullanmını, Mescid’I Aksa’da Müslümanlara çıkardığı zorlukları, Batı Şeria’da yayılmayı sürdürmesini onaylamak mümkün değildir. Ancak, İsrail’I ikna yolu, herhalde ona cephe  almaktan, güvensizliğini depreştirmekten  geçmemektedir. 

 

                Ermenistan’a açılım yaparken, israil’e kapanmaya başlamaya benim aklım pek ermiyor. Sizin eriyor mu?

 

 

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap