HERKESİ İDARE EDELİM DERKEN HERŞEYİ KAYBETMEYELİM!

 

 

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

SİYASET PENCERESİ

Geçenlerde bir yabancı dostuma Türkiye’nin yeni dış politikasını anlatmağa çalışıyorum.  Beni tebessümle izledikten sonra başladı eleştirmeye. Filistin’de insan hakları dersiniz, sonra Darfur’da Müslümanların adam öldürmeyeceğini iddia edersiniz. Mısır’da demokrasi  diye bastırırsınız,  Libya’da Kaddafi’ye sesinizi çıkarmazsınız ama İsrail’i acımasızca eleştirirsiniz. Ben nasıl cevap vereyim diye düşünürken, tekrar gülümsedi ve beni rahatlattı: “Büyük devletler kulübüne hoş geldiniz”. Büyük devletler kulübüne üyeliğimizi bir yana bırakalım, fakat anlaşıldığı üzere  ülkemiz geliştikçe, bölgesinde ve dünyada daha faal rol oynamaya yöneldikçe, dış politikasında zor tercihlere sürüklenecek, ülke çıkarlarıyla siyasi ilkeler arasında denge kurmakta zorlanacaktır.

 

            Bu durumda “büyük devletlerin dış politikalarında çelişkiler bulunması tabiidir,” diyerek herhangi bir sorunla karşı karşlıya bulunmadığımıza mı hükmedelim? Böyle düşünmek mümkün ama doğru değil.  Yaptığınız her eylemin, izlediğiniz  her politikanın kazançları ve maliyetleri var. Örneğin Mısır’da Mübarek’in halkın isteklerine kulak vermesi için cesurca bir çıkış yaptık. Bu tutum Mısır halkının yanısıra diğer Arap toplumlarında da  değişiklik isteyen kitlelerin desteğini kazandı. Mısır’da demokratikleşmeyi destekleyen  Batılı dostlarımızla  da aynı çizgide hareket ettik. Eğer Mübarek ordu baskısıyla gitmeye zorlanmayıp kanlı yöntemlerle direnişi bastırabilseydi, herhalde Mısır ile ilişkilerimizde sıkıntılar yaşanırdı.

 

            Mısır’da izlediğimiz çizgiyi Libya ve Suriye’de izleyemediğimiz aşikar. Libya’da Türkleri tahliye edene kadar kesin bir tutum benimsememiz anlaşılabilir . Şimdi de müttefiklerimizle aynı çizgiyi izlememekte kendimizi haklı  bulabiliriz.  Ancak, böyle bir politikanın ne müttefiklerimiz katında hayranlık uyandırdığını, ne de Orta Doğu’nun başka ülkelerinde rejim değişikliği talep eden halkları memnun ettiğini söyleyebiliriz. Eğer Libya’daki mücadele Kaddafi’nin uzaklaşması veya ülkenin doğu ve batısının birbirinden ayrılması ile sonuçlanacak olursa, tüm ülkede veya  Bingazi tarafındaki oluşumda Türkiye’ye yakınlık duyulmayacağını tahmin etmek zor değil.

 

            Şimdi de Suriye’de ilginç bir durumla karşı karşıya bulunuyoruz.  Çok yakın ilişkiler geliştirdiğimiz Esad rejimi aşırı güç kullanarak, yüzlerce kişiyi  öldürmekten çekinmeyerek varlığını sürdürmeye devam ediyor. Dış dünyanın rahat bırakma eğiliminde olduğu komşu ülke yönetimi yine de uyguladığı sertliğin kurbanı olabilir. Sonunda dış dünya işe karışabilir ya da rejim bölünüp güçsüzleşerek çökebilir. Türkiye  hem Esad rejiminden yılmış Suriyelilerden, hem demokrasi  talep eden diğer halklardan uzak düşebilir. Müttefikleriyle ilişkilerinin serinlemesi de bir başka sonuçtur.

 

            Görüyorsunuz, herkesi aynı anda memnun etmemiz mümkün değil. O zaman  önceliklerimizi belirlememiz gerekiyor. Ben yapılanlara  bakarak bu önceliklerin ne olduğunu kestirmekte güçlük  çekiyorum. Herhalde vardır da  ben anlayamadım diye düşünmek isterim. Ama yoksa, o zaman bu olaylar sonrasında Orta Doğu’da ortaya çıkan durumda kimseyi memnun edememiş, müttefiklerinden de uzaklaşmış bir Türkiye ile karşı karşıya kalabiliriz diye endişe ederim. Herkesi idare edelim derken herşeyi kaybetmeyelim.

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap